PKK terörünün 1984 Ağustosu’nda kendini göstermesiyle birlikte
Özal Hükûmeti gerekli tedbirleri süratle almaya başlamıştır.
Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde teröre karşı mücadele edecek ‘özel güvenlik’ timleri eğitilerek bölgeye gönderilmiştir.
Ayrıca, Hicrî 18
Mart 1340 (1924) tarihli ve 442 sayılı
Köy Kanunu’nun 74. maddesine ve 3175 sayılı ve 26 Mart 1985 tarihli
kanun ile iki fıkra eklenerek ‘Geçici Köy Korucusu’ teşkil olunmuş ve “
Bakanlar Kurulu’nca tespit edilen illerde,
olağanüstü hal ilânını gerektiren sebeplere ve şiddet hareketlerine ait ciddî belirtilerin köyde ve çevresinde ortaya çıkması veya ne sebeple olursa olsun köylünün canına ve malına
tecavüz hareketlerinin artması hallerinde Valinin teklifi ve İçişleri Bakanlığının onayı ile yeteri kadar Geçici Köy Korucusu görevlendirilebilir” denilmiştir.
‘Geçici Köy Korucusu’
sistemi 24 yıldan beri uygulanmakta olup, hâlen 22 ilde 60 bin civarında Geçici Köy Korucusu bulunmaktadır.
***
Geçici Köy Koruculuğu sistemi, kurulduğundan bu yana birçok
bakımdan sert tenkitlere uğrayan ve kaldırılması istenen bir sistem olmuştur.
Sistem hakkında yapılan tenkitler şu şekilde özetlenebilir:
1. Geçici Köy Korucuları’nın bir kısmı iki taraflı çalışmakta ve PKK taraftarı faaliyetlerde bulunmaktadırlar; bu yüzden bunlara güvenilemez iddiası. Bu eleştiride sistemin başlangıç döneminde kısmen doğruluk payı bulunmaktaydı. PKK,
koruculuk sistemini baltalamak için korucular için çıkardığı sözde ‘affın’ süresini 1992 Nevruzu’na kadar uzatmak zorunda kalmıştır.
Artık 24 yıllık uygulamadan sonra taşlar yerlerine oturmuş ve korucular teröre karşı kesin olarak tavır almışlardır.
2. Geçici Köy Korucuları’nın, ellerindeki silâhları sayesinde bölgede terör estirdikleri,
asayişi bozdukları ve hukuksuz eylemlere giriştikleri iddiası. Önce şunu belirtelim ki,
terör saldırıları yüzünden bölgede can güvenliği sağlanamadığı için bölgedeki köylerin
savunma amacıyla silâhlandığı bilinen bir gerçektir.
Bazı köy korucularının istenmeyen bir
takım olaylara karıştıkları ve suç işledikleri bir vakıadır. Ancak bu durumda, sistemi tamamen kaldırmanın yerine ıslâhı düşünülmelidir.
3. Geçici Köy Korucular’nın, feodal derebeyleri hâline geldiği, köylünün malına, mülküne el koyduğu, köylüye işkence yaptığı iddiası. Sistemi istismar ederek kendisine güç ve çıkar sağlayan köy korucuları elbette bulunabilir. 60 bin kişilik yarı militer bir kitlenin hiçbir yanlış iş yapmadığı iddia edilemez. Hele ülkenin ücra bir köyünde güç sahibi olanların her zaman âdil davrandığını söylemek mümkün değildir. Ancak bu zor sistemin mümkün olduğu kadar ıslâhı ve kontrolü yapılarak
terörle mücadele sonlanıncaya kadar muhafazası gerekir.
***
Mardin’deki
katliam herkes gibi bizi de çok üzdü. Faili kim, sebebi ne olursa olsun, böyle bir vahşeti yapanları lânetliyoruz. Bu katliamın korucu silâhlarıyla yapılmış olması da üzüntümüzü arttırıyor.
Ancak, binlerce yıllık insanlık dramı kan dâvasının mevcut bir terörle mücadele sistemiyle bağlantısını kurup dolduruşa gelmenin de bir anlamı yoktur.
Koruculuk Sistemi’nin kalkması, en fazla PKK/DTP’nin işine gelir. PKK terörünün seyir defterini incelerseniz,
en fazla Geçici Köy Korucuları’ndan şikâyet ettiklerini görürsünüz.
Köy korucuları, terörle mücadelede vatanlarını kahramanca savunmuş ve birlerce şehit vermişlerdir.
Koruculuk Sistemi’nin kaldırılmasıyla ortaya çıkacak çok sayıda problem bir yana, zaten tam olarak sağlanamayan asayiş, kırsal bölgede büsbütün bozulacak ve devletin yanında tavır alan halkımız savunmasız bırakılmış olacaktır.