Kürdü Kürde kırdırma politikasının vahşi ve kanlı bir şekilde iflas etmesinin hazin bir kanıtı olan Bilgeköy’den...
Milli piyangonun
özelleştirme ihalesine, dün de yoğun bir
gündem vardı...
Bu yoğun gündem aynı zamanda ‘
Ergenekon Canavarı’nın gittikçe büyüyen boyutlarını da gösteren ipuçlarını kapsamaktaydı...
Gizli ve açık Ergenekoncuların faaliyetlerine hız vermeye çabaladığı bugünlerde, son gelişmelerin altını çizmekte yarar var...
* * *
Dün...
Malatya’daki ‘
Zirve Yayınevi’ cinayeti
davasının
tutuklu sanıklarından Varol Bülent Aral, ‘Ergenekon’
soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcısına ifade verdi.
Hatırlanacağı üzere iddianamede yer alan bir ihbar mektubunda; Ergenekon Davası sanıklarından
Veli Küçük’ün,
Mersin’deki Kayra Yayınevi’ne misyonerlik faaliyetlerini izlemek için iki kişiyi yerleştirdiği öne sürülüyordu.
Malatya’da Zirve Yayınevi’ne
baskın düzenlenmesi ve 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili davada daha önce
tanık olarak dinlenilen Varol Bülent Aral, ‘azmettirici’ olduğu gerekçesiyle tutuklanmıştı.
* * *
Ergenekon’un önemli sanıklarından
Veli Küçük ile ilgili dolaylı bir gelişme de...
Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin açılan davada yaşandı.
İstanbul 14. Ağır
Ceza Mahkemesinde açılan davada tutuklu olarak yargılanan
Yasin Hayal’in eniştesi
Coşkun İğci, Hayal’in, Dink’i öldürme planı yaptığı, bu amaçla
silah temin etmesi için kendisine para verdiği, bu durumu
jandarma istihbarat görevlisi olarak tanıdığı kişilere aktardığını iddia etmişti.
Müfettiş raporlarında, Coşkun İğci’nin bilgi verdiği görevlilerin, Jandarma Astsubay
Okan Şimşek ile Jandarma
Uzman Çavuş Veysel
Şahin olduğu öne sürülmüş,
Trabzon Valiliği İl İdare Kurulundan bu iki görevli hakkında, ‘Dink’in öldürüleceğini haber almalarına rağmen görevlerinin gereğini yerine getirmedikleri’ gerekçesiyle soruşturma izni istenmişti.
Soruşturma izni verilmesi üzerine Şimşek ve Şahin hakkında, görevi
ihmal suçundan, 6 aydan 2 yıla kadar
hapis cezası istemiyle Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesinde dava açılmıştı.
Mahkemede ifade veren sanıklar, istihbarat bilgisini dönemin İl Jandarma Komutanı
Albay Ali Öz’e ilettiklerini, onun konuyu kapattığını öne sürmüşlerdi.
Sanıkların ifadeleri üzerine dönemin Trabzon İl Jandarma Komutan
Albay Ali Öz,
İstihbarat Şube Müdürü Kıdemli
Yüzbaşı Metin Yıldız, aynı birimde görevli
astsubaylar
Gazi Günay ve Hüseyin Yıldız ile uzman
çavuşlar
Önder Araz ve
Hacı Ömer Ünalır hakkında da soruşturma izni verilmişti.
Trabzon
Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmanın ardından, ilk davanın sanıkları Okan Şimşek ve Veysel Şahin ile Albay Öz’ün de aralarında bulunduğu 8 sanık hakkında, ‘görevi kötüye kullanmak’ suçundan yeni bir dava açılmıştı. Bu davaya bakma görevi de yine 2. Sulh Ceza Mahkemesine verilmişti.
Mahkeme tarafından önceki gün birleştirilen her iki davanın iddianamesinde, aralarında Albay Ali Öz’ün de yer aldığı 8 sanık hakkında, ‘görevi ihmal suretiyle görevi kötüye kullanmak’ suçundan 6 aydan 2 yıla kadar hapsi isteniyor.
Bu gelişme muhtemelen soruşturmalar derinleşip genişledikçe, ‘
kilit albay’ namıyla ünlenen Ali Öz ile Veli Küçük ilişkilerini de daha netleştirecektir.
Bu yapıldığı takdirde Hrant Dink cinayetiyle Ergenekon bağlantısının saydamlaşma ihtimali çok yüksek.
* * *
Ergenekon ilişkileri netleştikçe...
Yedikçe iştahı açılan bir
ölüm makinesiyle karşı karşıya olduğumuzu, her gün biraz daha anlamaktayız.
Dün başbakan, ‘birileri bu davanın önünde takoz olmak için elinden gelini yapıyor. Birileri
Türkiye’nin aydınlamasının, karanlık ilişkilerinin ortaya çıkmasının önünde, hukuk dışı örgütlenmelerin açığa çıkmasının önünde engel olmaya çalışıyor. Biz hukukun üstünlüğüne inanıyoruz, demokrasiyi her şart altında koruduk ve korumaya da devam edeceğiz’ diyordu.
Gerçekten açık ya da gizli Ergenekoncu olmayan birileri neden bu sürecin önünde ‘takoz’ olmaya kalkar ki?
Olmaması gerek...
Oluyorsa da neden şüphelenmeyelim ki?
Şüphelenmek çok
doğal değil mi?