İsterseniz bunu
TBMM’deki
Susurluk Komisyonu’na ifade veren dönemin Emniyet
İstihbarat Daire Başkanı Hanefi
Avcı’nın ifadesinden hatırlayalım...
Neticede
PKK’nın ve diğer örgütlerin destekçisi aktif unsurların susturulduğunu, daha sonra faaliyet gösterilecek zemin kalmayınca resmi görevli ve
sivil kişilerden teşekkül ettirilmiş olan bu grupların kendilerine menfaat temini uğruna
mafya türü birtakım yasadışı faaliyetlere giriştiklerini...
Bu grupların Emniyet, MİT ve
JİTEM içerisinde ayrı ayrı oluştuğunu, Emniyet içerisinde Emniyet Genel Müdürü
Mehmet Ağar’a bağlı Özel
Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim
Şahin’in başkanlığında
özel harekatçılardan ve
Korkut Eken’e bağlı sivillerden, MİT içerisinde
Mehmet Eymür’e bağlı özel harpten geçmiş subaylar ile aşırı
ülkücü ve mafya denen insanlardan, JİTEM içinde kendilerine bağlı kişilerden teşekkül ettiğini...
Güneydoğu’da
eleman olarak kullanılırken daha sonra bu gruplar içinde en büyük para tahsilatçısına dönüştüğünü,
Yeşil’in şu anda MİT içinde Mehmet EYMÜR ve arkadaşları tarafından resmen eleman olarak kullanıldığını, Ege Bölgesi’nde JİTEM’e bağlı
Yüzbaşı Sinan Yaşar ve bazı astsubayların mafya ilişkilerine giriştiklerini, bunların ve
Ankara Jandarma İstihbarat görevlisi binbaşı Ali YILDIZ’ın mafya örgütleriyle de görüşerek menfaat temin ettiklerini,
Kocaeli Jandarma
Alay Komutanı
Veli KÜÇÜK’ün mafyacılarla sıkı diyaloğunun olduğunu...’
* * *
Neden Susurluk?
Çünkü Mehmet Ağar hakkında Susurluk
davası kapsamında açılan ve milletvekili seçildiği için durdurulan dava bugün yeniden başlıyor.
Mehmet Ağar, ‘cürüm işlemek amacıyla
silahlı teşekkül oluşturmak’, ‘gıyabi
tutuklu sanığın gizlenmesine
yardım etmek’ ve ‘görevi suiistimal’ suçlarından on iki yıl sonra bugün hákim karşısında...
Hatırlanacağı üzere...
Mehmet Ağar 27 Temmuz 2007 seçimlerinde tekrar milletvekili seçilemeyince yasama dokunulmazlığı kalmadığı için
İçişleri Bakanlığı dosyasını
Danıştay’a göndermiş ve süreç başlamıştı...
* * *
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut
Cengiz Engin’in 1997 yılında hazırladığı ve
dokunulmazlık dosyasına da giren fezlekelere göre, Ağar hakkındaki suçlamalar şöyle:
1993-1996 yılları arasında, ‘cürüm işlemek için silahlı teşekkül meydana getirmek, Susurluk kazasında ölen,
Bahçelievler katliamıyla ilgili gıyabi tutuklu
sanık Abdullah Çatlı’nın saklı bulunduğu yeri bildiği halde yetkili mercilere haber vermemek ve gizlenmesine yardım etmek, yasalara aykırı olarak Abdullah Çatlı ve Yaşar Öz’e silah
taşıma izin belgesi vermek suretiyle görevi kötüye kullanmak, yine yasalara aykırı olarak Abdullah Çatlı ve Yaşar Öz’e hususi damgalı (yeşil) pasaport verilmesini sağlamak suretiyle görevi kötüye kullanmak.’
Dün haberlerde, Çağdaş
Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi’nin duruşmada müdahil olmak amacıyla
mahkemeye dilekçe vermesinin beklendiğini...
Bunun için avukatlar tarafından ‘Ağar cezalandırılsın’ başlıklı bir
imza kampanyası başlatıldığını ve ‘agarhesapver.org’ adlı bir
web sitesi hazırlandığını okudum...
* * *
Susurluk davası 12. yılında da tartışılmaya devam ediliyor...
Çünkü Susurluk davası da 11. duruşması yapılan
Ergenekon davası ile bağlantılı...
Örneğin, Susurluk dosyasında ismi geçen Drej Ali lakaplı Ali Yasak,
Sami Hoştan,
Osman Gürbüz ve Emekli
Tuğgeneral Veli Küçük aynı zamanda
Ergenekon davasında sanık.
İki dosya arasındaki benzerlikler bununla da sınırlı değil.
Susurluk davası hükümlüsü Özel Harekát Dairesi eski
Başkanvekili İbrahim Şahin’in Ergenekon sanığı
Muzaffer Tekin’le arasında yakın ilişki olduğu basına yansımıştı.
Tekin, yine ifadelerinde Susurluk hükümlüsü özel harekát uzmanı Korkut Eken’i
Tuzla Piyade Okulu’ndan tanıdığını anlatmıştı.
Ergenekon sanığı Emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün görev alanında olan
Sapanca-
Düzce-
İzmit üçgenindeki
faili meçhul cinayetler de Ergenekon’un Susurluk’la ilişkileri arasında sayılıyor...
* * *
Mehmet Ağar ise...
Hakkındaki iddialarla ilgili olarak, ‘Ben bütün hayatımı devlet işlerine verdim. Bu uğurda özel hayatımı, ailemi, çocuğumu
ihmal ettim. Bugün geldiğim noktaya bakın’ demişti.
Ağar son olarak Ergenekon davasıyla adı yeniden gündeme gelen eski MİT görevlisi Mehmet Eymür’ün ‘Ağar konuşsun’ açıklaması üzerine, ‘Devletim isterse konuşurum’ yanıtını vermişti.
* * *
Şimdi...
Mahkeme Ağar’ın konuşmasını istiyor...
Ama Ağar ‘mahkeme’ demiyor ‘devletim’ diyor...
Zaten sorun da burada galiba...
‘Ağar’ın devleti’ ile ‘Hukuk devleti’ arasındaki farkta...
O farkı da
Hanefi Avcı’nın ifadesi netleştirmekte...
Galiba ‘Susurluk’ diye de buna diyoruz...