Belki o noktada susmak, meseleyi
temiz vicdanlara
havale etmek geçer içinizden.
Dünkü Radikal'i okurken öyle duyguya kapıldım. Kalemine önem verdiğim Oral Çalışlar, hafta sonu yapılan
Alevi mitingi ile ilgili manşetimizi gündeme getiriyor ve ardından bazı yorumlar yapıyordu. O yazıyı okuyan biri sanacak ki Alevi kardeşlerimizle aramızda
ayrılık-gayrılık var. Yanlış! Bahsi geçen mitingden kuşku ve endişe duyduğumuz bir gerçek; ancak bundan yola çıkarak Alevi haklarını savunmadığımızı söylemek büyük bir hata. Hodri meydan; Alevilerin haklarının savunulması konusunda her
gazetenin yayını ortaya konulsun. Zaman, bu konudaki civanmertliği ile başköşeye oturacaktır!
Herkesin yazdığı, söylediği, yaptığı ortada. Alevi haklarının müdafaası konusunda (tıpkı diğer
sivil hak taleplerinin yanında olduğu gibi) Zaman'ın aldığı tavır bellidir. Dostça, kardeşçe, arkadaşça... Zaman arşivinde
küçük bir araştırma yapan herkes bu gerçeği rahatlıkla görebilir.
Temel hak ve özgürlükler konusunda -istisnasız- herkesin hakkını kendi hakkı bilen bir gazeteden bahsediyoruz; sıradan bir yayından değil...
'Bahsi geçen mitinge niçin negatif yaklaştınız?' denebilir. Asıl sorulması gereken de budur zaten. Zira bugüne kadar
cemevi taleplerinden Diyanet ile ilgili şikâyetlerine kadar hemen her konuda Alevi cemaatine yardımcı olmuş bir gazete niçin Alevilerin düzenleyeceği bir mitinge karşı çıksın ki?
Aslında bu mitinge bizden daha çok Alevilerin büyük bir kısmı karşı çıktı. Bunu iyi görmek lazım ki, bizim
itirazımız net anlaşılabilsin. Sır değil; mitingi düzenleyen kuruluşlardan bir kısmı hakkında insanlar endişe taşıyor; üstelik Alevi liderler ve dernekler tarafından bu kuşku dile getiriliyor. Açıkçası deneyimli gazetecilerin bu durumdan hiç şüphe duymamasına mana veremiyorum.
Mesela
Cem Vakfı Başkanı
İzzettin Doğan mitingi düzenleyen bazı örgütler için aynen şöyle söylüyor: "Tanrı'yı, Peygamber'i, Kur'an'ı tanımayan ve Aleviliği
İslam dışı görenlerle bir olamayız." Cem Vakfı Başkanı, toplantıyı düzenleyenlerin Alevi kimliği üzerine önemli sorular yöneltiyor. Bunun üzerine düşünmek gerekmiyor mu?
Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı
Fermani Altun da şöyle itiraz ediyor miting sahiplerine: "Önce Aleviliği öğrensinler, sonra miting düzenlesinler." Daha ötesi de var. Hasandede Alevi Bektaşi
Kültür Derneği Başkanı
Özdemir Özdemir, bir başka şüpheye tercüman oluyor ve ağır bir suçlamada bulunuyor: "Bunlar
PKK ağırlıklı bir oluşum. Doğu'da şehirleri karıştıranlar şimdi Alevileri sokağa çekmek istiyor."
Meselenin özü şudur: Özellikle Avrupa'da örgütlenen ve Aleviliği bir
maske gibi kullanan bazı dernekler yoğun bir çalışma içinde. Bu örgütlerin asıl derdi Alevi hakları değil. Bunun içindir ki onları siyasî bir kavganın içine çekmek için akla hayale gelmedik propagandalar yapıyorlar. Bir süredir Türkiye'deki Alevilere şöyle mesajlar gönderdikleri söyleniyor: "
Kürtler Doğu'yu ateşe verdi; biz neden duruyoruz, AKP ile mücadele etmek lazım". Bu tür barıştan yoksun ve gerçek Alevi söylemlerine uygun düşmeyen mesajları Aleviler gayet iyi biliyor. Bu nedenle Alevi hakları konusunda uzun yıllardır mücadele veren Alevi kuruluşlarında provokasyon endişesi dile getiriliyor. Çünkü bahsi geçen örgütlerin Alevilikle ilgisi yok. Bunlardan bir kısmı
DHKP-C ile ilişkili; diğer bir kısmı ise PKK
destekçisi.
Tabii ki o mitinge katılan ve bu örgütlerle ilişkisi olmayan masum bir kitle var; lakin bu durum, toplantıyı düzenleyenler hakkındaki derin endişeyi ortadan kaldırmıyor. Nitekim mitinge çok sayıda Alevi derneği katılmadı ama PKK ile yakın ilişkisi olan bir partiden yoğun bir katılıma rastlandı.
Alevilerin demokratik hakları konusunda dimdik durmaya, onlarla candan empati yapmaya, sesimizi seslerine katmaya devam! Ancak bazı örgütlerin mezhep kavgası üzerine planladığı oyuna gelmeye hayır! Alevilere karşı verilebilecek bundan daha samimi bir destek bilmiyorum.