DEVLETİN SOPASIYLA MİLLETİ DÖVMEK YOK ARTIK

Engin Ceber'in cezaevinde öldürülmesinden dolayı devletin özür dilemesi şüphesiz Türkiye için çok satırbaşı bir olay.


Hatırlayacaksınız! Engin Ceber, legal olarak faaliyet gösteren Yürüyüş dergisini dağıtırken gözaltına alınmış, ardından da üç arkadaşıyla birlikte tutuklanıp Metris Cezaevi'ne konulmuştu. Burada gördüğü kötü muamele ve dayak yüzünden beyin kanaması geçiren Ceber, kaldırıldığı Şişli Etfal Hastanesi'nde hayatını kaybetmişti. Bugün gazetenin manşetinde de okuyacaksınız; Adalet Bakanı konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, görevini hakkıyla yapmayanlar olduğunu belirtip Ceber'in ölümünden dolayı ailesinden özür diledi. Şüphesiz özür, öleni geri getirmiyor. Bir insanın en önemli hakkı olan yaşama hakkını geri vermiyor; ama bundan sonra olacaklar açısından, Türkiye'de hayatın tekrar değerli olduğunu göstermesi açısından çok önemli, hatta satırbaşı bir olay olduğu muhakkak. Devlet yetkisini kullananlar hata eder mi, ederse nasıl cezalandırılır? Bu konularla ilgili çok da iç açıcı olamayan bir geleneği var Türkiye'nin. Son 40 yıllık devlet geleneğimizde, devlet yetkisini kullanarak hata edenlerin, devlet sırrı maskesiyle koruma altına alındığı, olayların örtbas edildiği ortada. Bizde bu tür durumlarda hemen savunmaya geçilir, devletin içinde böyle bir durumun mümkün olamayacağı ısrarla vurgulanır, ayyuka çıkan dedikodular ise duymazdan gelinirdi. Gözaltında meydana gelen ölümler, 'mahkûm; ya kendini astı, ya pencereden düştü' diye örtbas edilirdi. Bu kez edilmemesi, bizzat Adalet Bakanı'nın olayın sorumlularının üzerine gitmesi çok önemli bir gelişme. Yani devlet, devletin yetkisini kullananların yaptığı bir hatadan dolayı özür diliyor. Umarız bu bir özürle kalmaz ve cinayete sebep olanlar da en adil bir şekilde cezalandırılır. Türkiye'nin son 50 yıllık tarihinde kimin yaptığı hâlâ belli olmayan binlerce faili meçhul cinayet ve olay yaşandı. 25 yıldır nedense bir türlü bitmeyen terör olayları hâlâ gündemde. 12 Eylül öncesindeki faili meçhul cinayetler ve olaylar aydınlatılamadı. 90'lı yıllardaki faili meçhuller de tam olarak çözülemedi. Ancak bugün eskisi gibi olaylar örtbas edilemiyor. İletişim, teknoloji öylesine hızla gelişiyor ki, kimse göz göre göre suç işleyemiyor. İşlese bile bu, örtbas edilemiyor, olaylar gerçek yönleriyle hemen ortaya çıkarılıyor. O suçu işleyenler şimdilik yargılanmasa da maşeri vicdanlarda ömür boyu hapse mahkum ediliyor. Son Dağlıca olayını hatırlayın; 13 askerimizin şehit edildiği bu olay, eskiden olsaydı küçük haberlerle ve beylik cümlelerle geçiştirilir, olayın gerçekleri hiçbir zaman anlaşılamazdı. Ama bugün, her şey bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Bu çatışmalarda kimin eli kimin cebinde artık çok net görülüyor. Dağlıca'nın neredeyse kopyası olan Aktütün'de yaşananları da artık hiç kimse örtbas edemiyor. Bütün gerçekler medyanın elinde. Çok şükür ki Türkiye'de sadece bir kısım medya ve onun illüzyonları yok. Artık iletişim ve haberleşme kimsenin tekelinde değil, kimsenin baskıyla susturabileceği bir yapıda değil. Çağdaş bir ülkede devletin yapması gereken, içerideki ayrık otlarını ne pahasına olursa olsun temizlemek, devlet yetkisini kötüye kullananları cezalandırmak. Bu nedenle pazartesi başlayacak Ergenekon davası, tıpkı Engin Ceber'i katledenlere verilecek ceza gibi çok önemli. Suçluları cezalandırdıkça bu ülke şeffaflaşacak, şeffaflaştıkça demokratikleşecek, demokratikleştikçe çağdaş bir ülke haline gelecek. Artık kimse, devletin sopasıyla devleti ve milleti dövemeyecek. Aktütün'deki karanlık iyice aydınlanıyor
<< Önceki Haber DEVLETİN SOPASIYLA MİLLETİ DÖVMEK YOK ARTIK Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER