İrili ufaklı dalgaların sayısını unuttuk artık. Acaba bu kaçıncı dalga? Daha önemlisi, devamı var mı? Bu öyle bir yapı ki derinleştikçe derinleşiyor.
Sanki görünen hâlâ buzdağının üstü. Tehlikenin büyüklüğünü hissediyoruz ancak suyun altına tam nüfuz etmiş değiliz. Belli ki daha alınacak çok yol var. Bu tehlikeli
örgüt, ahtapot gibi kolları her yere uzanıyor. Her dalga, yeni bir yüzünü ortaya çıkarıyor. Buradan hareketle sürecin yeni dalgalara gebe olduğunu söylemek mümkün...
İddianame,
Ergenekon'un ne denli tehlikeli oluşum olduğunu, demokratik sistemi nasıl tehdit ettiğini bütün açıklığıyla ortaya koydu. Eğer çağdaş ve demokratik bir ülkede yaşamak istiyorsak Ergenekon'un gündemden düşmemesi gerekir. Yoksa kirli ve karanlık oyunların tuzağından kendimizi kurtaramayız. Aslında Ergenekon gündemden düşmüş değil. Farklı boyutlarıyla da olsa sürekli gündemde... İddianamenin ekleri arasından çıkan çarpıcı ve renkli haberler gün geçmiyor ki medyada yer almasın. Üzerine gidilirse çok malzeme var. Dün Zaman'ın manşetine çıkan haber, İstanbul'da iki ay önce ABD Başkonsolosluğu'na düzenlenen kanlı saldırıda Ergenekon'un izine rastlandığını duyuruyor. Üstelik iddia bir
komplo teorisi değil, bazı verilerle destekleniyor. Saldırganlardan birinin bazı Ergenekon
tutuklularıyla sık sık
telefon görüşmesi yaptığı tespit edilmiş. Bu görmezden gelinebilir mi? Olayı aydınlatmak için hassasiyetle takip edilmesi gereken bir iz.
Ergenekon'dan tutuklu
emekli Orgeneral Şener
Eruygur, bir sağlık sorunu nedeniyle hastanede.
Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ, basınla sohbet toplantısında 'askeri hastaneye alınabileceğini' söyledi. Bu, doğru olmaz. Eruygur, sıradan bir emekli asker değil. Kendisine dönük ithamların yer alacağı ek
iddianame henüz çıkmamış olsa da savcılığın talebiyle gözaltına alınmış ve
mahkeme tarafından tutuklu yargılanmasına karar verilmiş. Ortada bir suç var yani.
Eruygur, şu an Kocaeli'nde
Üniversite Hastanesi'nde
tedavi görüyor. Eğer burada bir yetersizlik söz konusuysa daha donanımlı bir başka hastaneye sevki elbette mümkün. Ancak Başbuğ'un talebi doğrultusunda bir askeri hastaneye alınması farklı yorumlara neden olur. Yargılama sürecine gölge düşürür. Her ne kadar insani ve
vefa duygularıyla açıklanmış olsa da iki emekli orgenerale TSK adına yapılan ziyaretler kamu vicdanında adaletin tecellisi adına az da olsa kuşku doğurdu. Bu kuşkuyu besleyecek hareketlerden kaçınmak lazım.
Son dalganın boyutu nedir? Yeni
gözaltılar ne anlama geliyor? İlk olarak magazin dünyasından iki renkli isim düştü ajanslara.
Sisi olarak tanınan
Seyhan Soylu... Sürpriz değil. Bu ismi 28
Şubat sürecinden biliyoruz. Bazı senaryoların içindeydi. Yıllar önce Nuriye Akman'a verdiği röportajda, 'Ben 28 Şubat'ın gizli kahramanıyım' sözü unutulmazlar arasına girdi. Bazı olayların yönlendirilmesinde aktif rol oynadığını kendisi de kabul ediyor. Ergenekon örgütüyle irtibatı hiç de şaşırtıcı olmaz.
Nurseli İdiz ismi fazlasıyla
sürpriz. Bu tip oluşumların etrafında dolaşan biri değildi. Neden gözaltına alındığını zaman içinde öğrenebileceğiz.
Bu yazıyı yazarken son dalganın boyutu hakkında fazla ayrıntı yoktu, 20'ye yakın ismin gözaltına alındığı, bunların arasında
muvazzaf askerlerin bulunduğu ortaya çıktı.
Genelkurmay Başkanlığı, resmen 5
teğmen ve bir askerî öğrencinin gözaltına alındığını açıkladı. Evet, Ergenekon'dan muvazzaf askerlerin gözaltına alınması bir ilk... Bu, suç örgütüne karşı TSK'nın tavrını göstermesi açısından çok önemli. Anlaşılan Ergenekon davasında yeni bir sürece girdik, son gözaltılar daha büyük dalgaların öncüsü galiba...