Ben, Doğan grubunun, gerek patronluk, gerek yazı işlerine hakim zihniyet ve gerekse, kimi köşeler bakımından
AK Parti iktidarından hiç hazzetmediğinden adım gibi eminim.
Ben, Doğan grubundaki AK Parti karşıtlığının bir ayağında, çok net ideolojik tercihler bulunduğundan ve bunun benim inançlarımı ilgilendirdiğinden de kuşkum yok.
Ben, Doğan grubunun medyacılıkla iş ilişkilerini iç içe götürdüğünden, sahip olduğu medya gücünü iş bitirmek için kullandığından da adım gibi eminim. Ben, bu son kapışmada
Hilton meselesinin büyük etkisi olabileceğinden de şüphe duymam. Doğan grubunun, hükümete muhalefette
CHP ile dirsek teması içinde olduğu da ayan - beyan görülüyor.
Doğan grubunun sürdürdüğü muhalefette,
Ergenekon konusunun da etkili olmasını mümkün görüyorum. En azından yolsuzluk iddialarının Ergenekon konusunu gündemden düşürdüğünden ve Doğan grubunun
amiral gemisinin Ergenekon konusuna hep mesafeli durduğundan yola çıkılırsa, bu ihtimal
ihmal edilemeyecek bir nitelik kazanıyor. Ama sevgili dostlar... Bütün bunlara rağmen, ortaya atılan yolsuzluk iddialarının doğru cevaplanması ve bu işten herkesin alnının akı ile çıkması ya da suçluların varsa ayıklanması gerekiyor.
Doğru cevaplama dediğimde, mesela, yolsuzluk iddiasının cevabı,
Önder Sav'ın Peygamberimizle ilgili sözleri değildir. Onunla hesaplaşılmalıdır, Önder Sav'dan o sözlerin hesabı sorulmalıdır
evet, ama, "Bize yolsuzluk isnat ediyorsunuz ama siz de şunu söylediniz" tarzındaki bir söylem, açık konuşalım işi mecrasından kaydırma niyeti olarak algılanır. Hatta bakın, "Bize yolsuzluk isnat ediyorsunuz ama, siz de şurada yolsuzluk yaptınız" türünden bir
savunma da "aklanma" getirmiyor.
Bu söylem sadece "Tencere dibin kara...." çerçevesine oturur.
Yolsuzluklar birbirini götürsün ve
tartışma bitsin, yaklaşımı sağlıklı bir yaklaşım değildir. Doğru cevaplama,
Almanya'da görülmekte olan
davada işin nereye varacağı noktasında toplanıyor. -Almanya'daki
Deniz Feneri'nde gerçekte ne oldu? Doğrusu ben, Doğan grubunun iddialarından bağımsız olarak bu konuyu merak ediyorum. -İtiraflar neyi kapsıyor? Ne kadar gerçekliği ifade ediyor? -Almanya -
Türkiye arasında nasıl bir para trafiği oldu?
-Bu
trafik, sadece Almanlar'ın para
transferinde gösterdiği hassasiyet sebebiyle mi sorun haline geldi?
-Bu süreçte kimin mali imkanları nasıl gelişti?
-
Fakir - fukara için toplanan paralar, şahsi veya gayrı şahsi anlamda - yani dava aynı dava mantığıylabaşka alanlara transfer edildi mi?
-Almanya'daki davaya nasıl bakılıyor? Kimi yazarların iddia ettiği gibi Almanlar'ın Türkiye hesaplaşması ve AK Parti'yi zora sokma stratejisi mi söz konusu? Yoksa var olan bir yolsuzluk iddiasını soruşturan ve gerçeği ortaya çıkarmayı amaçlayan normal bir yargı süreci mi?
Bu sorular varken, zihinleri durultmak mümkün değil. Ben, davamın
temiz kalmasını istiyorum, insanların kişisel sapmaları varsa, bunun
İslam üzerinden meşrulaştırılmasını kabul etmiyorum. Bunun İslam'a büyük bedel ödettiğine inanıyorum. Bunun, bu alanda
hizmet veren ve hiçbir şaibesi bulunmayan yapılara zarar verdiğini düşünüyorum ve bunun, insanların hamiyet duygularını tahrip ettiğini düşünüyorum. Hüsnü zan esastır, evet doğru.
Ama, sevgili dostlar, şu meşhur
holding faciası da, islami unsurlar - camiler, komisyoncu hocalar vs- kullanılarak oluşan sürecin içinde patladı. Sonunda "din istismarı" teması güçlendi, oradan hareketle, bütün islami hizmetlere istismar damgası vurularak baskılar geldi ve en önemlisi, insanların dini hassasiyetleri bulandı. Tek kelime ile pis bir işti o. Şöyle bir şey duymuştum:
-Avrupa'da elinde
siyah çanta taşıyan hoca tipindeki insanlardan korkmaya başladı işçiler. İşin garibi, bu tür meseleler artık AB çapında konuşuluyor. Şu anda, tüm AB kamuoyu dahil, İslam'la ilintilendirilmiş yeni bir holding skandalı gibi bakılıyor hadiseye...
Ve bunun AK Parti iktidarı ile bağlantılı gibi görünmesi yadırganıyor. Bunu İslam'a, dindarlara ödetmeye kimin hakkı var? Demem o ki, bu iş temizlenmeli. Dilerim ki Almanya'daki Deniz Feneri de temiz çıksın. Bir tek kişiye şaibe bulaşmasın. Dilerim ki, Almanya'daki işten Türkiye Deniz Feneri'nin üzerine tek siyah nokta düşmesin.
Dilerim ki bu işin içinden
Kanal 7 pirüpak çıksın. Dilerim ki Doğan grubu, Hilton'u ile baş başa kalsın. Dilerim ki,
Başbakan, sergilediği öfkede haklı olsun. Dilerim ki bundan böyle, bu tür yolsuzluk iddialarını üzerimizden atmak için uğraşmak zorunda kalmayalım. Sevgili dostlar, TV 5 ile
CNN Türk arasındaki pazarlık canımı sıkıyor.
Hayır, onu da Doğan grubunun alıyor olmasından değil, TV 5'in nasıl kurulduğu, bu
satış noktasına nasıl gelindiği ve satıştan gelen paranın ne olacağı açısından...