Milli
İstihbarat Teşkilatı (MİT) eski yöneticisi
Mahir Kaynak,
teşkilatın tarihi boyunca yaptığı en büyük
operasyonun 9
Mart Cuntası'nın çökertilmesi olduğunu söyler.
O dönemde üniversitede
öğretim üyesi olan Kaynak, MİT tarafından angaje edilmiş ve anayasal düzeni
silah zoruyla değiştirmek için
örgütlenmiş olan Madanoğlu Cuntası'nın içine sızdırılmıştı.
Harp Okulu kökenli Kaynak, kısa zamanda cuntacıların güvenini kazanmış, cunta toplantılarını izleyip teşkilata düzenli olarak
rapor etmişti.
Elde edilen bilgilere göre, Madanoğlu Cuntası veya 9 Martçılar olarak bilinen
ekip son derece ilginç bir örgütlenmeydi. Aralarında
Cemal Madanoğlu, İrfan Solmazer gibi
emekli subaylarla Doğan Avcıoğlu,
İlhan Selçuk, Cemal Reşit Eyüpoğlu,
Mümtaz Soysal, Ali Sirmen ve İlhami Soysal gibi
sivillerin yer aldığı örgüt, Türkiye'de
Irak ve
Suriye benzeri anti-demokratik ve ulusalcı bir rejim kurmayı hedefliyordu.
Cuntacılar, hedefe ulaşmak için son derece sinsi bir plan hazırlamıştı.
Plana göre önce
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızılacak hemen ardından da yapılan yayınlar ve de provakatif eylemlerle askeri
darbeye zemin hazırlanacaktı!
Askeri darbe '
Devrim' yapmak için harekete geçen bu oluşumun ordu içindeki hamileri ise dönemin
Kara Kuvvetleri Faruk Gürler ve
Hava Kuvvetleri Komutanı
Muhsin Batur idi. İkili kritik birimlere kendilerine yakın subayları getirerek darbe için tüm hazırlıkları tamamlamışlar ve gün saymaya başlamışlardı.
Ama beklenmeyen bir şey oldu. 9 Mart ekibi en yakın gördükleri isimler tarafından, yani Batur- Gürler ikilisi tarafından satıldı.
Tabi ikili bunu bilerek ve isteyerek yapmadı. Darbeye sayılı günlerin kaldığı bir
akşam,
Marmara Köşkünde düzenlenen bir brifing de yaşananlar ikilinin saf değiştirmesine neden olmuştu.
Toplantıda söz alan
MİT Müsteşarı Fuat Doğu'nun "Teşkilatımız, parlamentodaki bazı kişilerle, ordu içindeki bazı kesimlerin ortaklaşa cunta çalışmaları içinde olduğunu tespit etmiştir. Cuntanın ordu üst kademeleri ile ilişkileri, ordu içinde kontakt kurduğu komutanlar vardır." Sözü salona
bomba gibi düşmüştü.
Heyecanlanan Muhsin Batur'un "
Ordu içinde kontakt kurulan adam kim?" sorusuna Fuat Doğu'nun verdiği "Sizsiniz..." cevabı ise herkesi şok etmiş ve bu konuşma 9 Mart ekibinin bitmesine neden olmuştu.
MİT tarafından yürütülen bu operasyon Türkiye'deki demokratik rejimin uçurumun eşiğinden dönmesini sağlamıştı.
Bugün
Aydınlık dergisi üzerinden yapılan yayınlar, deşifre olan Karargâh Evleri ve de sözde bazı sivil
toplum örgütlerinin askerleri darbeye
teşvik eden,
tahrik eden açıklamaları bana nedense 9 Mart Cuntasını hatırlatıyor.
Devrim dergisinin adını Aydınlık,
genç subayları manipüle etme girişimlerinin yerine Karargâh Evleri ve provakatif eylemlerin yerine
rektör yürüyüşleri ve
YARSAV açıklamalarını koyarsanız tam bir dejavu yaşandığı aşikar!
Dejavu sadece olaylar arasındaki bağlantı ile sınırlı değil elbette…
İstihbarat çevrelerindeki yaygın kanı, 9 Mart Hareketi’nin arkasında
İngiltere'nin bulunduğu yönündedir. Perinçek ve ekibinin bu
ülke olan ilişkileri zaten yıllardır herkes tarafından biliniyor. (Çok merak edenler, Perinçek'in
Kıbrıs Barış Normal 0 21 MicrosoftInternetExplorer4
Harekâtı’nın nasıl kıyasıya eleştirdiğini ve İngiltere casusluğundan mahkûm olan Sabahattin Savaşman’ı nasıl cansiparane bir şekilde savunduğuna bakabilir…)
Bütün bunları neden mi anlattım?
İşçi Partisi tarafından oluşturulan 'Karargâh Evleri' adını taşıyan ve genç subayların beyinlerinin yıkandığı illegal yapılanmanın bizzat MİT tarafından deşifre edilmesi yüzünden.
Yani görülen o ki MİT ikinci defa İngiltere desteğiyle yürütülen bir örtülü faaliyeti deşifre ederek, anayasal düzenin devamını sağladı.
9 Mart'ta olduğu gibi darbecilerin
yüksek yargı eliyle aklanıp aklanmayacağını ise hep birlikte bekleyip göreceğiz.