Barack Obama, 1915
Ermeni olayları
anma gününde yayınladığı açıklamada: ‘94 yıl önce, 20. yüzyılın en büyük katliamlarından biri başladı. Her yıl,
Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde 1.5 milyon Ermeni’nin katledilmesi veya
ölüme yürümesini anıyoruz’ dedi.
Obama, soykırım sözünü kullanmadı ve
Türkçe’ye ‘büyük felaket’ olarak çevrilen
Ermenice ‘Medz Yeghern’ sözcüğünü telaffuz etti...
ABD Başkanı:
‘Ermeni halkı bizim kalplerimizde yaşadığı gibi, ‘büyük felaket’ de, bizim anılarımızda yaşamalı’ vurgusunu yaptı.
* * *
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’ün, ABD Başkanı Barack Obama’nın 1915 olaylarıyla ilgili açıklamasını değerlendirirken, açıklamada katılmadığı yönler bulunduğunu belirttiğini gördüm.
Gül, ‘özellikle 1915’te hayatını kaybeden yüz binlerce Türk ve
Müslüman var. Hayatını kaybeden herkesin acısının paylaşılması gerekir’ demekteydi.
MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli de Obama’nın açıklamasına, ‘Başkan Obama’nın açıklamasının bütününe bakıldığında, bunun çok ağır ve kabul edilemez olduğu görülecektir’ diye
itiraz ediyordu.
1915 yılındaki olayların ne olup olmadığını anlamamıza yardımcı olacak demokratik bir
tartışma ortamını yasakladığımız ve ‘resmi tezler’ dışında tek kelime edeni ‘
hain’ ilan ettiğimiz için tarihi gerçekleri bir türlü net göremiyoruz.
* * *
Ama ‘gözden saklanamadığı’ için görebildiklerimiz de var.
Örneğin, gözümüzün önünde öldürülen ve ‘asıl katilleri’ bulunup cezalandırılmadığı için kurşunlanmış cansız bedeni hala Şişli’nin orta yerinde yatan
Hrant Dink...
Hakkári Özel Harekát Polisi tarafından dipçikle ölesiye dövülen ve hastaneye kaldırılan 14 yaşındaki protestocu
Seyfi Turan.
DTP Genel Başkanı
Ahmet Türk, Obama’nın konuşmasıyla çakışan basın açıklamasında şöyle feryat etmekteydi:
‘Orada küçücük bir çocuğu öldürmek için işkence yapan o güvenlik görevlisi şundan emindir; o çocuk nasıl olsa taş atan bir
Kürt çocuğudur ve ölse bile
kıyamet kopmayacaktır.
Nasıl olsa
Başbakan ve İçişleri Bakanı arkasındadır.
Zaten son bir yılda 9 kişi gösterilerde ölmüş ve hiçbir güvenlik görevlisi cezalandırılmamıştır.
Nasıl olsa o çocuk
terörist ilan edilmiş bir halkın çocuğudur ve her türlü cezayı çoktan hak etmiştir.
İşte bu güvenceler içinde bölgede görev yapan bazı güvenlik görevlileri kamu görevi yapmak yerine düşmanla mücadele eder gibi Kürt halkına karşı bir savaş yürütmektedir.
Kürtler ne yazık ki 80 yıldır devleti copla, işkenceyle tanıdılar.
Bu gün de durum farklı değildir.
Dün Hakkári’de kafası dipçikle parçalanmak istenen 15 yaşındaki bir çocuk değil, Kürt halkının kafası ve beynidir.’
* * *
Tabii bir de yakın geçmişimizde yaşadıklarımız var.
Obama tartışmalarına denk düşen şu haber bunu belgeliyor:
‘
Şırnak’ın
Cizre ilçesinde 1990’lı yıllarda işlenen 25
faili meçhul cinayet,
Kayseri İl Jandarma Komutanı
Albay Cemal Temizöz, eski Cizre Belediye Başkanı
Kamil Atak, oğlu
Temel Atak ile itirafçılar Abdülhakim
Güven, Hıdır Altuk ve Adem Yarkın’ın
tutuklu bulunduğu
soruşturma dosyasıyla birleştirildi.
Savcılık, soruşturmayı, ‘tükenmez
kalem’ ve ‘
sokak lambası’ adı verilen iki gizli tanığın ifadeleri doğrultusunda derinleştirdi.
Birleştirme kararı sonrası dosya
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilirken, 1990 -1996 arasında işlenen yaklaşık 150 faili meçhul cinayetin de araştırılmasına karar verildi.
* * *
‘Büyük
Felaket’ nedir?
Devletin, kendi insanını ‘vatandaş’ olarak kabul etmemesidir.
Bunu sağlayacak bir reflekse...
Ve vatandaşını yok sayan zihniyetten arınmaya ihtiyacımız var.
1915’i henüz çözememişken, hala kendi insanını kurşunlayan, dipçikleyen, ölüm kuyularına atan bir zihniyetle yaşamaya devam ediyor isek dışarıyı eleştirmeden önce bir ‘öz
eleştiri’ yapmamız gerekmez mi?
Bu özeleştiriyi yapalım ki, ‘büyük felaket’ bulutları üzerimizde dolanıp durmasın...