Ergenekon davasında 2.
iddianame açıklandı. Bu önemli bir an. Bu iddianamenin varlığı, hazırlığı dahi
Türkiye siyasi tarihin kritik noktalarından birisini oluşturuyordu.
İddianamenin iki özelliği var.
İlki,
emekli or
general, kuvvet komutanı düzeyindeki kişilerin
terör örgütü yöneticisi olarak ilk kez
tutuklu ya da
sanık bulunduğu bir davaya gönderme yapması; ikincisi bu düzeyde emekli askerlerin
darbe girişimiyle yargı önüne çıkarılmasıdır.
Mahkemenin iddianameyi kabul etmesi halinde yukarıda belirtilen iki “ilk” gerçekleşmiş olacak…
Nitekim iddianamede emekli
Orgeneraller Şener
Eruygur ve Hurşit
Tolon, “
terör örgütü yöneticisi olmak”, “cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi ve Hükümeti ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasına kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs”, “hükümete karşı silahlı isyana
tahrik”, “devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek ve kullanmak”, “kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetmek”le suçlanıyorlar…
Bu girişimlerin hangi dönemleri kapsadığı, ne kadar geriye kadar uzadığı henüz bir soru işareti.
Yine de iddianameden basına yansıyan bilgiler var…
Bu bilgiler arasında gerçekten kimi “çarpıcı” iddialar ve “ezber bozucu” unsurlar bulunuyor.
Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın öldürülmesi,
Sivas ve
Gazi olayları,
Başbağlar katliamı,
33 erin şehit edilmesi bunların önde gelenleri…
Bu hadiseler aslında kapanmış dosyalara tekabül ederler.
Resmi iddia ve sonuç, General Aydın'ın birliğinin kapısında
PKK tarafından tek kurşunla öldürüldüğünü söyler.
Sivas olayları vicdanlarda ve
akıllarda şeriatçı bir grubun yaptığı bir
vahşet olarak sonlandırılmıştır.
Başbağlar olayı, 1993 tarihinde Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyüne
baskın yapan bir grup PKK'lının
akşam namazı sırasında baskın yaparak, 33 kişiyi katletmesi olarak bilinir.
2006'da
Diyarbakır Koşu yolu Parkı'nda 7'si çocuk 10 kişinin öldüğü ya da 2'si bebek, 7'si çocuk toplam 10 kişinin ölümüne neden olan
bombalı saldırı da, ters yönde iddialar olsa da PKK'nın işi olarak kabul görür…
İddianame ise bunların doğrudan ya da dolaylı bir şekilde Ergenekon işi olduğunu söylüyor…
Bunlar çarpıcı ve ezber bozucu iddialar…
Bir iddianame bu tür bir başka iddiayı daha içeriyor.
1993 yılında, Bingöl'de Şemdik
Sakık grubunun katlettiği 33 er hadisesine Ergenekon grubunun ve generallerin karıştığını söylüyor.
Gazi olayları,
Hablemitoğlu cinayeti,
Hayata Dönüş Operasyonu ise diğerleri…
Sonuç şu:
İddialara göre
Ergenekon Terör Örgütü Türkiye'de faaliyet gösteren başka ve birçok terör örgütünü de amaçları doğrultusunda kullanıyor. PKK ve DHKP,
El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide,
Hizbullah, Hizbu't-
Tahrir, TİT bunlar arasında. Bu örgütler, yine iddianameye göre,
eylem ve faaliyetlerini Ergenekon yapılanmasının amaçları ve hedeflerine uygun şekilde yapıyorlar.
Gerçekler bunlarsa, bilgi, akıl ve deneyim bu konuda kuvvetli ibareler ve şüpheler olduğunu gösteriyor, iddialar kanıtlanırsa Türkiye'nin yakın tarihini yeniden yazmak gerekecek demektir.
Olması gereken aslında budur…
Bununla birlikte iddiaların kanıtlanması, yani yargı süreci başka bir soru olarak karşımızda duruyor…
Yargı,
yargıç, savcı üzerinde siyasi bir alçak basınç iklimi var.
Bu iklimi üretenler tüm çatışmanın tarafları, askeri,
sivil bürokrasisi, muhalefeti, yüksek yargısıyla tüm bir
sistem…
Zira
Ergenekon davası sistemin tüm çatışmalarını ve güçler dengelerini taşıyan devasa bir
araç haline geldi…
Umarız
seçim sonrası bu yük siyasi açıdan hafifler ve bu, hızlı ve adil, derinleşmiş bir yargı sürecini devreye sokar…