o mitingleri düzenleyenlerin daha sonra
Ergenekon'la ilişkileri olduğu öne sürüldü; iddianamelere geçti; ardındaki düzenleyici güç neyi murad ederse etsin, bayraklarla,
Atatürk posterleriyle meydanları dolduranların temel endişesi, "hayat tarzları"na yönelik bir tehdit
algısı içinde olduklarıydı; o günlerin patırtısı içinde bu hususa dikkat çekmiştik.
22 Temmuz
seçimlerinin akşamı
Başbakan'ın yaptığı o tarihî (ve çok güzel) konuşmanın ana fikri de buydu; Başbakan, kazandıkları başarının, farklı hayat tarzı içinde bulunan insanlara yönelik bir tehdit teşkil etmeyeceğini itina ile vurgulamış ve her cenahtan takdir toplamıştı.
29
Mart seçimlerinde
CHP, ciddi araştırma şirketlerini bile yer yer yanıltan bir
büyüme istikâmeti sergileyerek
seçmen tabanını tuttuğunu gösterdi. Daha öncesinde CHP veya sol partilerin yönetimindeki belediyelerin yeni bir seçim zaferini hak eder seviyede parlak
hizmet vermemedikleri hatırlanınca, oy artışının gerçek sebebi muallâkta kalıyor.
CHP niçin oylarını artırdı? Bana göre CHP'li seçmenin "hayat tarzım tehdit altında" duygusu hâlâ devam ediyor; bu duygu sahihtir-değildir tartışması ayrı mesele. Siyâsi davranışlara "olgu"lardan ziyade "algı"lar yön veriyor çünkü.
Hükümetin bu algıyı ciddiye alması isabetli olur.
Devam etmekte olan Ergenekon Davası'nın da seçim sonuçları üzerinde dolaylı bir etki uyandırdığını hesaba katmalıyız; özellikle bazı yayın organlarının ve yazar-çizer takımının, "Ergenekon bahane edilerek aydın ve dürüst insanlar sustulurup
baskı altına alınıyor; itibarlı paşalar bile töhmet altında bırakılıyor" doğrultusunda sızlanan yayınları, CHP'li seçmende parti etrafında
dayanışma duygusunu kuvvetlendirmiş olabilir. Deniz Baykal'ın Ergenekon sanıklarını açıkça himâye edici beyanlarının, partiyi derleyip toparlamakta etkili olduğu âşikâr.
Eğer demokrasiden umduğumuz en yakın ve hayâtî erdem, farklı hayat tarzlarına saygı ise, söz konusu gerginliğin -veya algının- mutlaka bir şekilde giderilmesi gerekir. Ergenekon zanlılarının, iddianamede ileri sürüldüğü şekliyle başka başka insanların hayat tarzını değiştirmek üzere gizli-kapaklı, hoyrat eylemler planlamış olması ise kafa karışıklığına yol açmamalı. Hukuk devleti, böyle elmalarla armutları aynı kefeye koymamak için ihtiyaç duyduğumuz en ideal kavram ve kurumdur. Hukuk devleti, bizatihi hukuk devletine saygı göstermeyenlerin, hatta onu cunta yönetimi ile becâyiş etmeye kalkışanların bile hukukunu garanti ettiği için vazgeçilemez bir öneme sahiptir.
CHP, gerginlik siyasetinin kısa dönemde işe yaradığını görerek yine aynı tarz üzre gider mi bilinmez; sol seçmeni kümeleşmeye iten gerginlikler, 22 Temmuz'da görüldüğü üzere sağ seçmeni de öbeklendiriyor; nihai planda CHP'nin bu tarz-ı siyasetten büyük yarar elde edemeyeceği açık. Türk siyasi hayatının en eski örgütüne yaraşan, gerginlik yerine "erginlik" siyâsetinde karar kılmaktır. Erginlik siyâsetinde ısrar, CHP'ye günün birinde, çok partili hayatta asla göremediği tek başına
iktidar zaferini kazandıracak yegâne tarzdır.
"CHP nasıl seçim kazanır" meselesi, doğrusu beni pek alâkadar etmiyor fakat siyasi hayatın ve parametrelerin normalleşmesi hepimizi ilgilendirmelidir. İşini iyi yapamayan politikacıların, gerginlik siyasetinin tozu dumanı arasından sıyrılarak yeniden seçilip ödüllendirilmesine de kimse sıhhat alâmeti diye bakmamalı. Görülüyor ki
genç demokrasimizin temel kurumları ve altyapısı hâlâ inşaat safhasındadır ve bir süre daha bu inşaatın tamamlanmasını beklerken "verdiğimiz geçici rahatsızlıktan ötürü özür dileriz" tabelalarını görmek zorunda kalacağız.
Rahatsızlığa razıyız; yeter ki, oyun kurallarına göre devam etsin. 29 Mart seçimleri bu bakımdan demokratik centilmenliğin fazlaca zedelenmediği, güzel bir seçim oldu. Darbecilerin ve
darbe şakşakçılarının 29 Mart'tan öğreneceği çok şey var.