ŞİMDİ ARTIK TAHLİYE BEKLİYORUM

"Önce bizim gibi ‘hukuksuzluğun’ esas olduğu bir ülkede hukuk adına küçük ve masum bir sorum var..." Mehmet Altan yazdı.


Ne Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yarın gerçekleşecek olan tarihsel Erivan ziyareti... Ne de Türkiye’nin büyük övgü aldığı Şam’daki Ortadoğu gündemli 4’lü ‘istikrar için diyalog’ zirvesi... Ben müstakbel ‘İkinci Şemdinli’ Vaka’sındayım... Önce bizim gibi ‘hukuksuzluğun’ esas olduğu bir ülkede hukuk adına küçük ve masum bir sorum var... Önceki gün... Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan açıklamada, ‘3 Eylül 2008 günü saat 11.30’da Kocaeli ili Garnizon Komutanı Korgeneral Galip Mendi, Kandıra Cezaevi’nde tutuklu olarak bulunan Emekli Orgeneral Şener Eruygur ile Emekli Orgeneral Hurşit Tolon’u ziyaret etmiştir’ denildi. O sırada aklıma gelmedi... Ama sonra hatırladım... Eğer söz konusu hukuk ise ‘sanık iki orgeneralin ziyaret edilememesi’ gerekirdi... Çünkü ‘ziyaret yasağı’ vardı... İlk delinen bu ‘ziyaret yasağı’ oldu... * * * Biz çabuk unutuyoruz... O nedenle 22 Ağustos tarihli ‘Hurşit Tolon ve Eruygur’a Ziyaretçi Yasağı’ başlıklı haberi bir daha anımsatayım: ‘Ergenekon davası kapsamında tutuklanan eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur ve İstanbul eski Birinci Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un milletvekilleri tarafından ziyaret edilmesi savcılık kararıyla yasaklandı. Edinilen bilgilere göre, CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Nur Serter, avukat eşliğinde geçtiğimiz hafta Tolon ve Eruygur’u ziyaret etmek için tutuklu bulundukları Kandıra’ya gitti. Prof. Dr. Serter’in Eruygur ve Tolon’la görüşme talebini Cezaevi Savcısına ileten avukatına ‘olumsuz’ yanıt verildi. Savcı, Tolon ve Eruygur’un avukatları dışında milletvekilleri de dahil ziyaretçi yasağı uygulandığını bildirdi.’ * * * Dün Radikal Gazetesi’nde okudum: Tutuklu ve hükümlülerin kimler tarafından ziyaret edilebileceği konusu Cezaevleri Tüzüğü’yle düzenleniyormuş... Cezaevindekileri ziyaret etmek için arada kan bağı bulunması gerekiyormuş... Eğer kan bağı bulunmuyorsa, Cezaevleri Tüzüğü’nün 128. maddesine göre Cezaevi Savcısı’na dilekçe vermesi gerekiyormuş... Ayrıca... Bu dilekçeye, görüşecek kimsenin neden görüşmek istediğini ayrıntılı bir biçimde yazması gerekiyormuş... Cezaevi Savcısı’nın izin vermesi halinde görüşme gerçekleşiyor. Burası Türkiye olduğu için... Herkes gülümsemeyle de karşılasa ortada bir yasak ve tüzük var... Bunlar herhalde ‘çiğnensin’ diye imal edilmedi? * * * Daha önce cezaevi savcısı görüşme taleplerine, görüşme yasağı nedeniyle ‘olumsuz’ yanıt verirken, görüşmeci korgenerale neden ‘izin’ verdi? Cezaevleri tüzüğü ‘kan bağı bulunmuyor’ ise görüşmeye cevaz vermiyor... O halde, ‘görüşmeci korgeneral’ dilekçe yazdı mı, yazdıysa ‘görüşme nedeni’ neydi? Hukuk ya var, ya yok... ‘Bazen var, bazen yok’ olur ise, ne olur? Dün söyledim, ‘İkinci Şemdinli’ olur... * * * Bu arada ‘terörle’ mücadeleyi ilk hedef alan TSK’nın, ‘Ergenekon Terör Örgütü’ sanıklarını ziyarete gönderdiği ‘ziyaretçinin’ adı ilk ‘Kutlu Cinayeti’yle duyulmuş’... Hürriyet’in haberi şöyleydi: ‘Korgeneral Galip Mendi, Özel Kuvvetler’de uzun yıllar görev yaptı. 1992-1994’de Özel Kuvvetler Komutanlığı Okul Komutanlığı yaptıktan sonra 1996’da KKTC’de Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı’na atandı. Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı, 23 Mart 1996’da yazdığı bir yazıda ‘St. Barnabas baskınını gerçekleştirenlerin kullandığı beyaz Renault Toros’un Sivil Savunma Teşkilatı’na ait olduğu doğru mudur?’ sorusunu yöneltti. Sivil Savunma Teşkilatı’na eleştirilerini sürdüren Adalı, 6 Temmuz 1996’da Lefkoşa’da evinin önünde öldürüldü. Bu cinayetle ilgili suçlamalar yöneltilen Mendi, Türkiye’ye döndükten sonra 1997’de Özel Kuvvetler Komutan yardımcılığı yaptı, sonra da tuğgeneralliğe terfi etti. Mendi, 2003 yılında Ledra Palas’ta özel bir oturum gerçekleştiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) bir heyetin Kutlu Adalı cinayeti ile ilgili sorularını yanıtladı. Cinayetle ilişkisi olduğu iddialarını reddeden Mendi, 2002’de Türkiye’ye döndü. Mendi, sürekli terfi alarak korgeneralliğe yükseldi. AİHM Türkiye’yi, ‘Kutlu Adalı cinayetini yeterli ve etkin biçimde soruşturmadığı’ gerekçesiyle 95 bin Euro ödemeye mahkûm etmişti.’ * * * Aslında, yazının bu noktasına geldiğimde... Yazının da, yazıyı uzatmanın da ‘manalı’ olmayacağı kanaatine vardım... ‘Terör’ mücadelesinden ‘Ergenekon Terör Örgütü’ davası sanıklarına kurumsal destek... Savcı’nın ‘ziyaret yasağının’ delinmesi... Cezaevi Tüzüğü’nün de muhtemelen yok sayılması... Parlamento üyesine çıkmayan ‘ziyaret izninin’, bu kez TSK üyesine çıkıvermesi... ‘Korgeneral ziyaretçinin’ kimliğiyle ilgili basındaki şaibe haberleri... Denetimindeki bir bölgedeki Kutlu Ada cinayeti ‘iyi araştırmadığı’ için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde mahkûm olan bir devlet... * * * Bu tablodan hoşnut olan var ise beri gelsin... Şimdi ben ‘cezaevindeki orgenerallere’ tahliye bekliyorum... Çünkü buralara yaraşan ‘evrensel hukuk’ değil... Düpedüz ‘Şemdinli’... * * * Tüm sanıkları, emekli olmuş askerler başta olmak üzere tahliye edin... Hatta Şemdinli türü yeniden bir üst rütbeden geri döndürün... Hem de takdirname verin... Savcıyı da meslekten men edin... Bizim ‘devlet geleneğine’ yaraşan budur... Kutlu Adalı Cinayeti’ni aydınlatmadığı için evrensel hukukun mahkûm ettiği zihniyetin Ergenekon’a nasıl bakmasını istiyorsunuz ki?
<< Önceki Haber ŞİMDİ ARTIK TAHLİYE BEKLİYORUM Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER