DÜNYA ONU KONUŞUYOR, TÜRKİYE YÜZÜNE BAKMIYOR

Doğrusu farklı bir yaklaşım... Ama benim başka bir sorum var...


İki yıl önce yurtdışı eğitim için burs alan gençlerin sorunlarıyla ilgilenince sık sık bugün de Milli Eğitim Bakanı olan Doç. Dr. Hüseyin Çelik'le konuşma fırsatı bulmuştum. Çok tartışılan "beyin göçü" yle ilgili yaklaşımı dikkatimi çekmişti. "Bu olaya tek bir pencereden bakmamak lazım... Elbette bu gençlerimizin ciddi sorunları var ama yurtdışında kalmalarının bu ülkeye çok da yararı var. Hem yeni bilimsel gelişmeleri öğreniyor, hem de bu ülkenin tanıtımına katkı veriyorlar..." Doğrusu farklı bir yaklaşım... Ama benim başka bir sorum var: Diyelim ki uzun yıllar yurtdışında kalan ve dünya çapında ünlü olan bir bilim adamı, ömrünün son yıllarını doğduğu ülkede geçirmek ve bilimsel birikimini o ülkede değerlendirmek istedi. Acaba nasıl karşılanır? Hiç tereddüt etmeden hepimizin vereceği cevap aynı: "Tabii ki iyi karşılanır." Keşke öyle olsa... Bir süre önce CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin'le konuşurken dünya çapında ünlü profesör Gazi Yaşargil'le görüşeceğinden söz etti. Merak edip sordum; "Sağlık sorunun mu var, ne görüşeceksiniz?" Tekin'in cevabı kısaydı... "Hayır, sağlık sorunu değil. Hoca'nın rahat çalışacağı, bilgi birikimini, arşivini Türkiye'ye taşıyacağı bir mekan arayışı var. Bugüne kadar çözememiş... Bunu konuşacağız..." Şaşkına döndüm, duyduklarıma inanamadım. Düşünsenize beyin cerrahisi alanında literatüre geçmiş bir bilim adamı ülkesine dönmek istiyor ama bilgi birikimini saklayacağı bir mekan bulamıyor. Şaşırmaz mısınız? Şaşırmaya devam edelim. Prof. Dr. Gazi Yaşargil'in yaşam öyküsü hayli ilginç. 1940'lı yılların ortasında gittiği Avrupa'nın önemli üniversitelerinde "beyin cerrahisi" alanında eğitim aldı. 1949'da tıp eğitimini tamamladı. Amacı bir süre daha çalışıp Türkiye'ye dönmekti. Ama araya 1960 askeri darbesi girince bir daha dönemedi. Ve kendisini bilime verdi. Avrupa ve Amerika'da çalıştı. Beyin cerrahisinde önemli gelişmelere imza attı. Mikronöroşirürjinin doğuşuna öncülük etti. O bunları yaparken, Türkiye ise onu askerlik yapmadığı gerekçesiyle vatandaşlıktan attı. O artık vatansızların taşıdığı "Haymatlos" pasaportlu bir bilim adamıydı. Ta ki rahmetli Turgut Özal Başbakan olana kadar... Dönmek istiyor, dönemiyor. Dünya çapında onlarca ödül alan, Amerikan Nörolojik Cerrahlar Kongresi'nde "yüzyılın adamı" unvanı verilen Prof. Yaşargil, nihayet 18 yaşında ayrıldığı ülkesine Özal' ın desteğiyle, 63 yaşında dönecekti. O günden, yani 1988'den bu yana da Profesör Yaşargil'in Türkiye'de bir üniversiteye gelip yerleşeceği hep söylendi ama nedense hiçbiri olmadı. Aradan tam 20 yıl geçti. O günden bu yana, Özal'dan Demirel'e gelmiş geçmiş bütün başbakanlara, bakanlara bu arzusu iletildiğinde hiçbiri "olmaz" demedi. Aksine hepsi "Emriniz olur Hocam" cevabını verdi. Ama hiçbiri bu cevabın gereğini yerine getirmedi. Ve bu nedenle hala Yaşargil Türkiye'ye dönmüş değil. En son bu yılın başlarında hayalini kurduğu "Beyin Cerrahi Hastanesi"ni Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi'nde kuracağı yazıldı. Bildiğim kadarıyla oradan da bir sonuç çıkmadı. Belki de bu nedenle arayışını artık İstanbul'da sürdürüyor. Ve bir il başkanından yardım istiyor. Doğrusu kendisini arayıp sormaya bile utandığım için arayışının hangi aşamada olduğunu bilmiyorum. Bildiğim tek şey İstanbul'daki CHP'li belediyelerden destek beklediği... Milli Eğitim Bakanı Çelik'in yurtdışında kalan bilim adamlarına yaklaşımı elbette ilginç ama dönmek isteyenlere de bu ülkenin kucak açmaması garip değil mi? "Ölmeden arşivimi ülkeme getirmek, bilgimi gençlere aktarmak istiyorum." diye feryat eden bir bilim adamına bu ülke nasıl bir mekan bulamaz, gerçekten aklım almıyor.
<< Önceki Haber DÜNYA ONU KONUŞUYOR, TÜRKİYE YÜZÜNE BAKMIYOR Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER