Şehir suyunda tespit edilen yüksek
arsenik seviyesi
İzmir'in bugünlerde birinci sorunu.
Bir dönem
altın madenciliği dolayısıyla sıkça sözü edilen “suda arsenik” sorununun sadece İzmir ile sınırlı kalmadığını da öğrendik yakın günlerde.
Kars, Van,
Nevşehir,
Aksaray ve
Niğde belediyeleri de şu sıralar şebekelerindeki suyun arsenik oranları hakkında peş peşe açıklama yapıyor.
Suyu “arsenikli” bu şehirlerin hepsinde belediye yönetimi
AK Parti adaylarınca kazanılmış. Bu bilgiyi
CHP'li İzmir'in suyunda tam da yerel
seçimlere az bir zaman kala arsenik keşfedilmesinin doğrudan siyasi bir hesaba bağlanmasının önüne geçmek için veriyorum.
Demek ki CHP'li İzmir gibi Ak Parti yönetimindeki diğer beş şehrin de suyu problemli.
Dikkat ettiyseniz İzmir özelinde konunun siyasi bir hesaba “doğrudan” bağlanmaması gerektiğini belirttim. Yoksa, konuyla ilgili ortada dolaşan bazı açıklamalara bakarak “dolaylı” bir hesabın varlığından rahatlıkla söz edebiliriz.
Bu çerçevede istersiniz önce, “İzmir'in
arsenikli suyu” konusunun kim tarafından dile getirildiğini hatırlayalım. Hatırlıyorsunuz tabii ki,
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Melih Gökçek tarafından... Gökçek, şehrinin suyu ile ilgili başlatılan “Kızılırmak suyu” tartışmaları sürerken, “İşte elimde İzmir'in suyuna ilişkin
analiz sonuçları: Arsenik oranı çok yüksek” diyerek kaşla göz arasında topu İzmir'e atmıştı.
Sizi bilmem ama benim tuhafıma gitmişti doğrusu. Başkentin belediye başkanı bir başka şehrin suyundaki arsenik oranını niçin analiz ettiriyordu ki... “İzmirlilere de bir hayrım olsun” diye düşündüğünden olsa gerek...
“İzmir suyunda arsenik” konusunun nasıl geliştiğini de hatırlıyorsunuzdur. Başkan
Kocaoğlu, -bir müddet tereddüt geçirdikten sonra- arsenik oranı yüksek suyu sağlayan kuyuları önce kapattı sonra da (mecburen olsa gerek, çünkü şehrin arsenikten kaçarken salgın hastalıklara yakalanma riski yüksek) şartlı kullanımla şebekeye tekrar dahil etti.
Kocaoğlu'nun konuya ilişkin bir açıklamasıyla televizyon ekranında ( Kanaltürk'ün yenisinin düzenlediği Kocaoğlu-Gökçek tartışmasında değil) karşılaştım. Kocaoğlu, şehir suyundaki sorunu açıklıyor ve sorunun bir an önce çözümü için büyük bir tevazu ile
Başbakan'dan
yardım istiyordu. (Başbakan'a seslenirken “tevazu” şu cümlede yatıyordu: “sizin de bildiğiniz gibi, hatta bizden iyi bildiğiniz gibi...”)
Başbakan başta olmak üzere hükümetten ve AK Parti yöneticilerinden bugüne kadar “İzmir'in arsenikli suyu” ile (belediye başkanının bu partiden olması dolayısıyla) CHP arasında ilişki kuran bir açıklama duymadık. Bu ölçülülüğü tabii ki takdirle karşılamalıyız. Ancak, AK Parti İzmir İl Başkanı'nın geçen gün yaptığı açıklama benzer bir takdiri hak etmiyor doğrusu.
İl Başkanı Aydın Şengül, arsenikli su probleminin üç yıldan beri bilindiğini söyleyerek “arsenikli suyun CHP zihniyetinin bir ürünü olduğunu” iddia etmiş.
Görüyorsunuz, “CHP zihniyeti”ne ilişkin yepyeni bir iddia ile karşı karşıyayız...
CHP'nin nasıl bir parti olduğunu burada hatırlatmak gereksiz; ama bu partinin “zihniyeti” içinde büyük bir şehrin halkına bile bile arsenikli su içirmekten geri durmamak gibi bir davranış bozukluğu da mı var? İl Başkanı, belli ki, yaklaşan yerel seçimleri düşünerek yapıyor bu açıklamayı.
Şimdi de gelelim tekrar
Melih Gökçek'in İzmir suyunun kompozisyonuna ilişkin derin ilgisine:
Birkaç gün önce bir televizyon kanalında bütün bir gece boyunca bu konuyu (da) anlattı Gökçek. Gökçek, yüzünde eksik olmayan o müstehzi ifadeyle “CHP tabanına”
çağrı üstüne çağrı yaptı. Ne çağrısı? Tabii ki CHP'nin tabanını oluşturan milyonlarca insanın İzmir örneğinden kalkarak partilerini desteklemekten vazgeçmeleri çağrısı...
Söylediğim gibi, AK Parti hükümeti ve parti yönetiminden bugüne kadar duymadığımız türden bir çağrı bu. Gökçek, önümüzdeki seçimlerde İzmir'den mi aday olacaktır nedir, anlayamadık. Bir şehrin belediye başkanının kendisiyle ilgisi olmayan bir başka şehrin belediye hizmetleriyle bu derece yakından ilgilenmesi çok şaşırtıcı. Gökçek'in bu çerçevede, arsenikli su probleminin asıl olarak nereden kaynaklandığını açıkladığına da şahit olduk:
Problem, Özfatura döneminde İZSU'yu yöneten işlerinde ehil kadronun CHP yönetimi tarafından uzaklaştırılmasından kaynaklanmaktadır. (Bu arada Burhan Özfatura'nın Gökçek'in danışmanları arasında yer aldığını da hatırlatalım.)
Hakkında konuştuğumuz programda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı'nın şehrinde yaşanan bazı gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamalar da dikkate değerdi.
Dikmen Vadisi 4/5. etap
düzenleme çalışmalarında, söz konusu projenin bir
takım “ideolojik gruplar” tarafından nasıl baltalanmaya çalışıldığını anlattı uzun uzun. Programın sunucusuyla ele ele verip programa öyle bir “terminoloji”yi hakim kıldılar ki, yirmi yıl öncesindeyiz sanırsınız...
Yüzündeki müstehzi (ve de “kurnaz”) ifade, “ideolojik grup”un karşı karşıya geleceğı TCK'nın ilgili maddelerini (ekrana da vererek!) sıralarken de eksik değildi.
İşte böyle... Yeril seçimler bakalım hangi atmosferde geçecek...