EVET, iki
İran var; önce muhafazakâr İran:
Ekonomide devletçi, sosyal politikada ‘
halkçı’, yönetimde baskıcı, dış politikada çatışmacı...
Yılda 78 milyar dolarlık
ham petrol ihraç eden İran, işlenmiş petrol ürünlerini dışarıdan
ithal ediyor ve sadece benzine yılda 44 milyar dolar ödüyor.
Çünkü
rafineri kuramıyor, bunun gerektirdiği teknoloji ve
sermayeyi getiremiyor!
Ve İran ‘halkçılık’ yapıyor: Dünya fiyatlarında ithal ettiği benzini, halka sudan
ucuz satıyor! Bu yüzden korkunç benzin israfı var, neticede benzin karneye bağlandı!
Dört saat
elektrik kesintisi uygulanıyor!
Muhafazakâr İran’da ekonominin yüzde 80’i hâlâ devletin yani siyasi iktidarın ve “Bünyad” denilen ulema vakıflarının elinde; tabiatı gereği kötü yönetiliyor! Ekonomide kaynak israfı fazla, verimlilik düşük.
Muhafazakâr İran
Brookings Enstitüsü’nde konferans veren ekonomist Salehi İsfahani’ye göre:
“İran ekonomisindeki sorunlarda, uluslararası yaptırımların etkisi sanıldığı kadar büyük değildir. Asıl sorun, İran ekonomisinin
modernleşmemiş olmasıdır: Özelleştirme çok yavaştır.
Teknoloji transferi, dış yatırım,
finans sektörü çok yetersizdir.
Petrol gelirleri büyük çapta popülist sübvansiyonlara gidiyor, modern ekonomi için gerekli altyapı yatırımlarına bu yüzden yeterli pay ayrılamıyor. İran ekonomisinde ‘
Hollanda Hastalığı’ denilen illet var...”
Yani
doğal kaynakları (petrol) bolca kullanan ama mal ve
hizmet üretmede yetersiz, bu yüzden iş ve girişim ruhunu geliştirmeyen bir yapı!
Uzun vadede bu tür yapılar çürümeye mahkûmdur!
Yine İsfahani’ye göre, reformist Hatemi ve pragmatik Rafsancani zamanında çıkarılmış liberal
yabancı sermaye yasaları bekleneni vermedi, çünkü
Ahmedinecad’ın çatışmacı dış politikası ve yabancı sermayeye kuşkulu bakışı yüzünden bu yasalar kâğıt üstünde kaldı!
Örnek: Humeyni Havaalanı’nın
işletmeciliğini ve
Telekom ihalesini iki Türk şirketi
kazandı, vermediler, “Biz yaparız” dediler! Ama iş ve işletme zihniyeti yeterli düzeyde olmadığı için, kötü yönetiyorlar!
Muhafazakâr Ahmedinecad reform yapmıyor. İçeride din adına baskıları artırıyor, dışarıda gerilim politikaları izliyor. Bol sübvansiyonla ve nükleer İran iddiasının yarattığı milliyetçi coşkuyla da halkın desteğini almaya devam ediyor.
Ama bu politikalar uzun vadede İran’ın sorunlarını derinleştirecektir.
Reformist İran
Öbür İran’a gelince; İsfahani bunu “eğitimli orta sınıfın yükselişi” ile tanımlıyor. Şah döneminde
aile hukuku modern, aile kurumu gelenekseldi. Şimdi aile hukuku geleneksel ama aile kurumu gittikçe iyi eğitimli çekirdek aileye dönüşerek modernleşiyor!
Demokratik özgürlüklerin ve reformların potansiyeli güçleniyor.
İran halkı reformist Hatemi’ye üst üste yüzde 70 civarında oy vermiş bir halktır.
Amerika’nın aptallığı yüzünden Hatemi’nin reformları başarılı olamadı, halk muhafazakârlara yöneldi. Ama uzun vadede İran mutlaka
demokrasi, piyasa ekonomisi ve dışa açılma politikalarına yönelecektir. Peki o zaman “velayet-i fakih” gibi teokratik vesayetçi yapılarla çatışma çıkmaz mı?!
Temennim, geçişlerin barışçı olmasıdır.
Bu arada bir ‘siyasi nükleer kaza’ çıkmamasıdır!
Türk-İran ilişkilerinin ve bölgedeki bütün ülkeler arasındaki ilişkilerin gelişmesidir.