KAFKASYA’DA
Rusya gibi bir dev var; 700 bin nüfuslu Osetler, 900 bin nüfuslu Kabartay-Balkar halkı da var; Rusya sınırları içinde, 2 milyon
Çeçen, 700 bin Karaçay-Çerkez de yaşıyor. Ayrıca Dağıstanlılar, Adıgeler, Şabzıhlar vs. var. Daha yukarıda
Kırım ve
Kazan Tatarları, Başkırtlar var.
Çeçenlerin dev Rusya’yı nasıl yıllarca ‘meşgul’ ettiği hâlâ hafızalardadır.
Bu
küçük haklar kendi başlarına bir şey yapamasalar bile, bazen Rusya’nın başına ciddi sorunlar açabiliyorlar; bazen da büyük güçlerin dengesinde birdenbire önemli hale gelebiliyorlar. İşte
Gürcistan sınırları içindeki Osetler ve Abhazlar; Rusya’nın Gürcistan’a saldırmasıyla patlak veren krizde büyük önem kazanan iki küçük halktır.
İki eksen
Kafkasya’daki bu küçük topluluklar bir tarafa, iki ana eksen göze çarpıyor: Biri Rusya,
Ermenistan ve
İran eksenidir. Rusya’nın son harekâtını Ermenistan ve İran tebessümle seyretti!
Ermenistan Karabağ’ı ve Azeri topraklarını işgal ettiği zaman da İran hiç ses çıkarmamıştı!
Bu eksenin gücü Rusya’dan geliyor. Rusya askeri bakımdan bir süper devlettir, artık
ekonomik bakımdan da bir süper güç haline gelmektedir.
Öbür ekseni
Türkiye, Gürcistan ve
Azerbaycan oluşturuyor. Batı faktörü bu ekseni güçlendiriyor. Türkiye NATO üyesidir, AB sürecindedir,
Bakü petrolleri Gürcistan üzerinden
Akdeniz’e, Batı pazarlarına akıyor, doğalgaz
boru hattı ve
demiryolu yapılıyor. Gürcistan NATO üyesi olmak istiyor...
Bu kesinlikle bir
rekabet tablosudur ve zaman zaman çatışmalar çıkıyor.
Ama başka bir gerçek daha var: Türkiye ile Rusya arasındaki ekonomik ilişkiler yılda 50 milyar dolara ulaşarak
Almanya ile olan ticaretimizi geçmiştir! Sadece doğalgaz ilişkimiz 38 milyar dolardır. Rus taahhüt sektöründe Türkler çok önemli bir faktördür. Ruslar turizmde önemli bir müşterimizdir...
İşte eksenlerin rekabetini büyük çatışmalara dönüşmekten kurtaracak olan temel faktör, bu tür ortak iktisadi çıkarlardır.
Ekonomik
ortaklık
Yüzlerce yıl savaşmış Fransızlarla Almanlar artık “ortak”tırlar! Ruslar ve Türkler de hem kendi aralarında hem “eksenler” arasında ortak ekonomik çıkarları geliştirerek, rekabetlerin çatışmaya dönüşmesini önleyecek sağlam bir zemin oluşturabilirler.
“Kafkas istikrar forumu” için
vakit henüz çok
erken ama gözüken yol da odur. Küreselleşme çağında büyük ortak çıkarların alanları olan
Kafkasya ve
Karadeniz, büyük çatışmaların alanları olamaz.
Ancak ‘zamanın ruhu’na uygun bu tür gelişmeleri sağlamak için “sınırların değişmezliği” esas alınmalıdır;
Avrupa entegrasyonu da bu ilkeyi kabul ederek yola çıkmıştı.
Türkiye bu düşünceyle Çeçen savaşını desteklemedi, olaya sadece “insani” açıdan baktı; doğru da yaptı.
Şimdi Rusya, Abhazlar ve Osetler için “kendi kaderini
tayin” hakkını savunuyor; bunun anlamı Gürcistan’ı ağır bir şekilde cezalandırarak bu “eksen”i zaafa uğratmaktır. Ama eğer doğru ilke “kaderini tayin” ise, Çeçenler ve
Kuzey Kafkasya’da Rus sınırı içinde yaşayan halklar da niye bu hakka sahip değildir?! Bunun nelere yol açacağı kestirilemez.
Maalesef Gürcistan bir bedel ödeyecek ama bu, bölgedeki temel dengeleri sarsacak, yeni etnik gerilimleri tetikleyecek bir bedel olmamalıdır.