İddianamede,
darbeci Ergenekon örgütünün
Danıştay saldırısının “azmettiricisi” olduğunun vurgulanması, filmin başından beri “2006 Model Ağca”
Alparslan Arslan'ı kamuoyuna “dinci
katil” olarak sunanları zor durumda bıraktı.
“Laikçi” savların aksine, Arslan'ın “Ulusalcı Ergenekon örgütünün tetikçisi” olduğuna dair birçok kanıt daha önce ortaya çıkmıştı.
Dünkü manşeti, Arslan'ın “köktendinci bir katil” olduğu tezinden
Milliyet gazetesinin bile kuşkulanmaya başladığını gösteriyor!
Milliyet'teki Ergenekon Analizi'nin spotunda bakın ne yazıyor: “Arslan saldırıyı
türban için düzenlediğini anlatsa da, Ergenekon tutuklusu
emekli yüzbaşı
Muzaffer Tekin'le daha önce defalarca görüştüğü ortaya çıktı. Tekin'le bağlantılı bir şirketin sahibi olan Ayhan Parlak'ın da saldırıdan önceki 12 gün içinde 56 kez görüştüğü Arslan'a 20 bin YTL'lik çek verdiği anlaşıldı.”
* * *
Aynı dönemde, Parlak'ın
Doğuş Faktoring'den ortağı Tekin'le 63 kez, Emekli
Tuğgeneral Veli Küçük'le 3 kez, Doğu Perinçek'le de bir kez görüştüğü saptanmıştı.
Alparslan Arslan, bir dönem Doğuş Faktoring'de
avukat olarak çalışmıştı.
Muzaffer Tekin, o şirketin
yönetim kurulundaydı.
A.A'nın babası İdris Arslan, 22 Mayıs'ta verdiği ifadede oğlunun 5 aydır VKGB ile irtibatlı olduğunu, ayrıca
Veli Küçük ve Muzaffer Tekin'le tanıştıklarını söylemişti.
Hadisenin sadece bu bölümü dahi, Danıştay suikastının ardındaki sebep diye sunulan “türban kararı”nın “ağızlara laik bir hikaye” olduğunu…
Arslan'ın bütün mesaisini Ulusalcılara harcadığını ispatlamaya yetiyor.
“Kanıt yok” diyen Ergenekon'un mümtaz avukatı
Baykal elbette bu bölümdeki sağlam kanıtlarla da ilgilenmeyecektir.
* * *
Milliyet'in manşetinde yer alan diğer bir spotta ise şunlar yazılıydı: “Yakalandıktan sonra 36 gün boyunca 'Saldırıları ben düzenledim.' diyen Arslan daha sonra ifade değiştirdi. Süleyman Esen'in kendisini yönlendirdiğini öne süren Arslan, Esen'le birlikte ziyaret ettikleri şeyh
Salih Kurter'in fikirlerinden etkilendiğini anlattı.”
Arslan, müebbet hapse mahkum olduğu
Ankara 11. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde görülen
davada “
sınıf arkadaşı” Esen ile “Şeyh” Kurter'in “azmettirici” olduğu konusunda mütemadiyen çelişkili beyanlarda bulunmuştu!
Önceleri bu iki ismi suçlayan A.A, sonrasında bu suçlamaların doğru olmadığını söyleyecekti:
Devamında ise “
akıl hastası”nı oynadı, Arslan!
Ankara'daki
mahkeme ne yapmıştı, peki?
Bu üçlüyü “dinci örgüt” olarak saymış; ancak hadisenin ardındaki Ulusalcı örgüt Ergenekon'u göz ardı etmişti.
Emniyet Genel Müdürlüğü sözcüsünün Arslan'ın herhangi bir tarikatla ilgisi bulunmadığını açıklamasıyla –elde tepe tepe kullanılacak “dinci” bir katil varken- elbette hiç kimse ilgilenmeyecekti. (26 Mayıs'06)
“Şeyh” Salih Kurter “adı da kendisi de var olmayan örgüt”ün “lideri” diye takdim edildi; buna mukabil Kurter, hakkında üç kez müebbet
hapis istenmişken dava sonunda
beraat ediverdi!
A.A'nın “
hedef şaşırtmak için suçladığı” anlaşılan Süleyman Esen'in avukatı Mehmet Ener duruşmalarda Ergenekon bağlantısında en çok ısrar eden kişiydi.
Ankara 11.
Ağır Ceza Mahkemesi'nin Danıştay davasına
bakan hakimi Orhan
Karadeniz'in “
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan Danıştay-Ergenekon ilişkisinin kurulamadığına dair yazı geldiği için bizde bu yönde karar verdik” iddiasını “kesin bir dille yalanlayan” da aynı avukattı!
Hakim Karadeniz, Hürriyet'e konuşurken sözünü ettiği o yazının mahiyetini hatırlayamıyordu! (
Taraf, 18 Temmuz)
Danıştay davasında müebbet hapse mahkum olan Osman
Yıldırım Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği dilekçede, saldırıları Ulusalcı çevrelerin ve JİTEM'in azmettirdiğini söyleyecek; ne var ki, mahkeme dilekçeyi dikkate bile almayacaktı:
Ankara'daki mahkeme, Danıştay Saldırısı ile Ergenekon örgütü arasında nedendir bilinmez hiçbir bağlantı kuramamıştı!