İddianameyi küçümsedi,
örgütün varlığını yadsıdığını belli eden bir tavırla yaklaştı konuya;
tutuklu-tutuksuz bazı zanlıların adlarını sıralayarak “
Danıştay saldırısını bu saygın insanlar mı yaptı?” diye sordu durdu.
İddianameyi henüz görmedik, ancak medyaya yansıyan sızıntılardan Danıştay'a yapılan saldırı ile
Ergenekon örgütü arasında bir ilişki kurulduğu anlaşılıyor. Danıştay'a saldırıp bir değerli hukukçuyu öldüren, bazı üyeleri yaralayan,
Cumhuriyet gazetesine üç ayrı defa bombalar atan
saldırganın, bu
eylemlerini, saldırdığı dairenin üyeleri tarafından daha önce verilmiş
türban kararından etkilenerek işlediğini, Cumhuriyet gazetesini de aynı sebeple
hedef aldığını söylediği biliniyor. Davayı görüşen
mahkeme de konuyu bu sınırlar içinde tuttu.
Kesin bilmiyoruz, ama Cumhuriyet Savcıları Ergenekon örgütüyle
Danıştay saldırısı arasında bir ilişki kurdularsa, bu bir
sürpriz değil; saldırı olayının sahneye konulduğu günden bu yana, eyleme görünenin ötesinde yönler atfedenler olmuştu. Savcıların konuya bu açıdan yaklaşmaları kamuoyunca duyulan yaygın kuşkuları onların da paylaştıklarını gösterir.
Acaba hangi versiyon doğru: Saldırgan türban gayretiyle mi saldırmıştır Danıştay'a ve bastığı dairenin üyeleri üzerine 'türban' hassasiyeti sebebiyle mi kurşun yağdırmıştır; yoksa iktidarı güçsüzleştirmeyi amaç edinen bir örgüt tarafından 'türban hassasiyetiyle yapılmış bir eylem' görüntüsü verilebilsin diye mi Danıştay'a gönderilmiştir?
Bu konuda kesin bilgiye mahkeme sonunda varabileceğiz.
İlk bakışta konuya uzak olanları şaşırtan bir tarafı var Savcıların farklı yaklaşımlarının; ancak benzer örgütlenmelerin başka ülkelerde işledikleri eylemler konusunda bilgi sahibi olanlar açısından iddiada fazla şaşılacak bir yön bulunmuyor.
İtalya'da benzer bir örgütün dosyası açıldığında öyle bir-iki
general, birkaç
işadamı ve gazeteci değil, çok sayıda ünlü kişi yargı önüne çıkartılmıştı: 52 polis şefi, 50 üst düzey
subay, 32 mali polis, 70 sanayici, 10
banka yöneticisi, üç
bakan, iki eski bakan, 38 milletvekili...
Yedi defa gidip sekiz defa makama dönmesiyle ünlü eski başbakan Giulio Andreotti, sonradan Katolik Kilisesi'nin devreye girmesiyle postu kurtarmış olsa bile, 2002 yılında 24 yıl
hapis cezasına çarptırıldı. Andreotti'nin suçu, Mafya lideri Gaetano Badalamenti'ye eski başbakanlardan Aldo Moro'nun kaçırılıp öldürülmesi eylemini araştıran gazeteci Mino Pocerelli'yi öldürme emrini vermesiydi.
Aldo Moro'nun 1978'de hayatını kaybetmesine yol açan olay da çok ilginçtir.
Kızıl Tugaylar tarafından kaçırıldı Moro ve 55 gün sonra öldürüldü. Yıllar sonra öğrenildi ki, Moro'nun infazına yol açan günahı, Komünist Partisi (PCI) ile
koalisyon yapma hazırlığıydı. Görevi böyle bir gelişmeyi önlemek olan Gladio tarafından ipi çekilmişti...
İtalya'da bu konu ilk gündeme geldiğinde Deniz
Baykal gibi 'avukatlığa soyunan' çıkmadıysa bile, “Bu kadar saygın insanlar böyle suçlar işler mi?” diye soranlar çıkmıştı. Bugün bu sorunun cevabını verebiliyor İtalyanlar...
Bizde ne oldu? Saygın insanlar karanlık işlere karıştı mı? Keşke
CHP lideri
Deniz Baykal da acul davranıp siyasi itibarını riske atmak yerine, herkes gibi
sabır gösterip yargı sonucunu beklese.