BOMBALAR ŞİMDİ, GÜNLÜKLER SONRA MI?

Zincirin ilk halkasını Cumhuriyet gazetesine üst üste atılan bombalar oluşturmuştu...


Çankaya seçimleri arifesinde Türkiye’yi müthiş bir kaosun ortasında bırakmak isteyen provokasyonlar zincirinin ilk halkasını Cumhuriyet gazetesine üst üste atılan bombalar oluşturmuştu... Son bombalardan iki gün sonra da Danıştay’a kanlı bir saldırı gerçekleşmiş; sanki ‘düğmeye basılmış’ gibi bu provokasyonların ertesinde de ‘laik cumhuriyet elden gidiyor’ avazeleri altında bir tezgáh harekete geçmiş, ortalık toz duman olmuştu... Devamında bu saldırıların ve cinayetlerin faillerini bulmak ve hukuksal bir titizlikle cezalandırmak yerine muazzam bir psikolojik harp başladı. O zamanda aynı bugün gibi, habercilik ve hukuk hiçe sayıldı, gözü dönmüş bir fanatik militanlık ortalığı sardı. Anlaşılan genel hatları dün açıklanan ‘Ergenekon Terör Örgütü İddianamesi’, o süreci kapsayan ve irdeleyen, gerekirse de cezalandıracak olan hukuksal bir içeriğe sahip. * * * Benim anladığım davanın temelinde ‘Ergenekon bombaları’ olacak... Bu bağlamda galiba bazı şeyleri yeniden hatırlamamamızda fayda var. 28 Mayıs tarihli Hürriyet’in 29. sayfasında ‘Cumhuriyet gazetesi bombaları ordu malı’ başlıklı habere göre Makine Kimya Endüstrisi, Emniyet’e gönderdiği 19 Mayıs tarihli cevabi yazıda, Cumhuriyet’e atılan üç bombanın Kara Kuvvetleri’ne ait olduğunu bildirmişti. Bir gün sonra Sabah gazetesi, ‘Ordu malı bombalar’ haberini kovalayarak 25. sayfasının manşetine taşıdı. ‘Kara Kuvvetleri bomba soruşturması başlattı’ başlıklı haberde, bombaların hangi tarihlerde Kara Kuvvetleri’ne verildiği belirtiliyordu. Birinci bomba 1978’de, ikinci ve üçüncü bomba 1985’te verilmişti. * * * Bu bombaların kimler tarafından nasıl verildiği de Danıştay davasında berraklaşmıştı. Soruşturmalar, Danıştay saldırısını yapan Alparslan Arslan’ın Cumhuriyet’e bomba attığını da sergilemiş, sanık da bunu itiraf etmişti. Danıştay saldırısı nedeniyle müebbet hapis cezasına çarptırılan Alparslan Arslan ile Yıldırım ve Sağır’ın sorgularında söylediklerini anımsayalım... Ataşehir’de Veli Küçük’le 27 Nisan 2006’da bir araya geldiklerini anlatan Yıldırım, Cumhuriyet gazetesi ve Danıştay eylemlerinin burada kararlaştırıldığını anlatmıştı. Yıldırım’ın ‘Ataşehir’de Veli Küçük ile yaptığımız toplantıda Cumhuriyet ve Danıştay saldırılarının kararı alındı. Cumhuriyet gazetesinin bombalarını Veli Küçük’ten aldık. Bombaların iki tanesini Alparslan Arslan’a, bir tanesini de bana verdi’ demişti. Hatırlanacağı gibi, 27 Nisan 2006’daki bu toplantıdan günler sonra 5, 10 ve 11 Mayıs 2006’da Cumhuriyet gazetesine el bombaları atılmış, 17 Mayıs 2006 günü de Alparslan Arslan Danıştay saldırısını gerçekleştirmişti. Polis, cep telefonu baz istasyonu kayıtlarından 27 Nisan toplantısını doğrulamıştı. * * * Tabii 12 Haziran’da yapılan Ümraniye baskınını da anımsamakta fayda var. Baskında ortaya çıkanlar ile ilgili bilgiler şöyleydi: ‘Baskında gecekondunun çatısında 18’i Makine Kimya Endüstrisi... Altısı NATO... Ve üçü de Alman yapımı 27 savunma tipi el bombası... Ve yine MKE yapımı TNT kalıpları ve fünyeler ele geçirildi.’ ‘Gözaltına alınan ev sahibi Mehmet D’nin bombaların Astsubay Oktay Y’ye ait olduğunu söylemesi üzerine özel kuvvetlerden emekli Astsubay Oktay Y. gözaltına alındı.’ Peki, gözaltına alınan emekli asker ne demişti? ‘Bu bombaları ben Hasdal Askeri Kışlası’nın arkasında bulunan dere yatağında buldum.’ Orada ‘askeri çöplük’ varmış. Dere yatağındaki askeri çöplükte böyle yüklü bir cephanelik bulunur mu? Askeri çöplüğü karıştıran herkes bombaları alıp gidiyor mu? Bunların cevabını mahkeme süreci verecek... * * * Ergenekon bombaları nedense pek kurcalanmadı... Konuyu ne ‘Cumhuriyet’e Atılan Bomba Davası’ derinleştirdi, ne de ‘Danıştay Saldırı’sını görüşen mahkeme bu konuya eğildi. Hálbuki iddianame, bu süreçte birilerinin birilerini ‘azmettirdiğini’ iddia etmekte... * * * Bombalar konusu çok gecikerek yeniden gündeme geliyor... Dün, darbe günlüklerinin iddianame de yer almadığını duyunca... ‘Acaba, dedim, Nokta’daki darbe günlükleri de aynı gecikme yolu mu takip edecek...’ Askeri savcılık Nokta Dergisi’ni basılmasını talep etti ama dergide yayınlanan ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bilgisayarında yazıldığı kanıtlanan günlüklere ait hiçbir hukuksal adım atmadı. Bu konuyu ciddiyetle ele alan bir tek Nokta Davası’nın savcısı oldu ve darbe iddiaları konusunda derin bir inceleme ihtiyacı nedeniyle temyize başvurdu. * * * Türkiye bir hukuk devletinin gereği olan adil ve adli bir çeviklikten uzak yaşıyor. Her şeyi siyasetin zaman ve zeminine bırakıyor. Olup bitenin hukuksal boyutunu yargı değil, siyasal konjonktür oluşturuyor. Bunu kırmak ve aşmak için bir başka tablonun da aydınlanması gerekir. O tablo ne mi? Dünkü yazımda peşine düştüğüm MİT’in Ergenekon Listesi... Orada sağlanacak bir saydamlık, Ergenekon Terör Örgütü Davası’nın da hızlı yürümesine, derinleştirilmesine ve tüm ilişkileriyle olup bitenin ortaya çıkarılmasına yardımcı olacak.
<< Önceki Haber BOMBALAR ŞİMDİ, GÜNLÜKLER SONRA MI? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER