Zarar yok, ben de derdimi
ummana döker, asumana söylerim.
Efendim?
Hayır, yanımda Asuman diye bir kız yok. Bizim köroğlu var. Bulunduğum yer Avrupa'nın kör ucu... Bir
deniz fenerinin gölgesinde, kayalıklara vuran
okyanus, yani umman dalgalarını dinliyorum... Tıpkı filmlerdeki gibi!
Dışarıda deli dalgalar, gelip duvarları yalar, bir
şişe suya beş buçuk
avro alırlar, sen kendin kaşındın, aldırma gönül aldırma...
Buraya Türk gazeteleri gelmiyor, Türk televizyon kanalları da buradan çekmiyor.
Dolayısıyla, Erman ile Şansal'ın "ağır geyiklerinden" mahrum kaldım, travmaya girdim abi.
Fakat ben
Türkiye'nin son günlerde yaşadığı "travma muhabbetini" de sevdim.
Daha doğrusu, bir politikacının ettiği bir tek laf üzerine
Aydın Doğan Grubu'nun bazı yazarlarının kopardığı dangalak
fırtınası hoşuma gitti.
"Vur abalıya politikası" gözleri o kadar karartmış, ipin ucu o kadar kaçmış ki, adamlar hapşırsalar vahşi bir hücum başlayacak...
Asıl fırtına da burada kopmak üzere, kayalıkların üzerinde kara bulutlar birikti, güya hem çalışıp hem dinlenmeye geldik, denize girelim derken deniz kabara kabara bize doğru geliyor, aldırma gönül aldırma...
Yazı da uçtu gitti, oturdum yeniden yazıyorum, şu "lap-top" denilen oynak namussuzu nasıl kullanıyorsunuz yahu, travmaya girdim...
Ama Türkiye'de travma yokmuş, olmamış. Sarsıntı yaşanmamış.
Yumuşacık geçivermiş Türkiye, bir uygarlık çemberinden başka bir uygarlık çemberine...
Değişim, emirle yapılmamış.
Gönül rızasıyla olmuş bitmiş devrim.
Belki
Fransız Devrimi'nde de kan dökülmemiştir, örneğin
kral ve
kraliçe intihar etmişlerdir ha?
Bizde de herkes, bir önder çıkagelse de başımızdan şu fesleri zorla çıkarıp atsa diye bekleşirmiş!
Okuma yazma bilenler, yazı birdenbire değişse de kütüphaneyi okkayla eskiciye satsak diye kıvranırlarmış...
Tekke şeyhleri, biri bizi yasaklasa da sokakta kalsak diye dua ederlermiş...
Dört karısı olan da, şu karılardan üçü birdenbire boş düşse de babalarına geri göndersem, çünkü dırdırdan kafam şişti diye umutlanırmış.
"
Kâbe Arap'ın olsun, bize
Çankaya yeter" gibi şiirler yazılması Anadolu'da memnunlukla karşılanmış.
Oy verdikleri partinin kendi kendini feshetmek zorunda bırakılması da alkışlarla kutlanmış.
Bunun üzerine, "Kamubuyurum Tüz Bölemi'nden kamutaya saylav seçmeye" yönelmişler... ( "
Cumhuriyet Halk Partisi'nden meclise mebus seçmek" dersek devrimlere aykırı düşeriz, travma yaşarız.)
Herhalde "Allahüekber" kelimesini anlamadıkları için de, "Tanrı uludur" denildiğini duyunca rahatlamışlardır.
Onun için de, o günden bugüne
CHP kesintisiz iktidardadır.