Bu devletlerden biri totaliter, biri otoriter, biri de demokratik ama, aynı potada nasıl kaynaşacaklar, bilen yok. Bizim ne halt olduğumuz belli olmadığından, bizce bir sakınca görünmüyor! Bu ülkelerde bizimle müttefik olmak isteyen kimse var mı, onu da bilen yok. (Bir tek Putin buna benzer temenniler dile getirdi ama çok açık da konuşmadı.) Bu görüş, rahmetli Attila İlhan'ın, hayatının son yıllarında, vaktiyle onca kalayladığı Cumhuriyet gazetesine girip hepimizi şaşkınlıklara garkettikten sonra ortaya attığı "egzantrik" bir görüştür... Lakin, merhumun komünizm, güleryüzlü sosyalizm ve "kökenlerinin Osmanlı olduğunu hatırlama" aşamalarından sonra vardığı en son merhalede, beyin damarlarındaki kireçlenme sonucu mu, yoksa "biz sana 1949 yılında 'fişli' olduğun halde pasaport vermiştik, sen de şimdi öde bakalım borcunu" diyen birtakım mahfillerin etkisiyle mi bu saçmalıklara kalkıştığı anlaşılamamıştı!... Bazı emekli subaylar ve bazı MHP eğilimli gazeteciler tarafından ciddiye alınınca, bu tez birdenbire önem kazandı. Böylece Attila İlhan giderayak ülkemize esaslı bir kazık sokmuş oldu. Bu arayış sahipleri arasında "İran'la da ittifak yapalım" diyenler var ki, şeriatçılarla işbirliği aramanın ayıbı da cümle Kemalistler'e yetecek de artacaktır bile. Kendi ülkendeki Sünni şeriatçıları ez, sonra git, komşunun Şii şeriatçılarıyla işbirliği yap... Adama gülmeye gerek duymazlar! Bu kafada gidenler, bir yandan da "MHP ile CHP'yi aynı dinamikte eritmek, birleştirmek" sevdası peşindeler... Hayırlı uğurlu olsun. Ancak, sırf "ABD'ye ve AB'ye uyuzluk olsun" dürtüsüyle girilecek bu yol, Türkiye'nin başını çok büyük dertlere sokar. Bütün silah sistemlerinin değiştirilmesi, trilyonlarca dolar gerektirecektir. (Pardon, ruble ya da yuan mı diyecektik? Kasanızda kaç milyon var onlardan?) Bunu kim finanse edecektir? Yeni dostlarınız size bu yatırımı niçin yapsınlar? Sizde petrol falan mı var? Her alanda, özellikle tekstilde amansız bir rekabet halinde olduğunuz Çin, eşek midir ki dış ticarette size teslim olsun? Neye izin verecek, Uygur bağımsızlığına mı, tepesinde bir Turan İmparatorluğu'na mı? Yoksa Rusya eşek midir ki, yıllardır başa çıkamadığı can düşmanı Çeçen'leri destekleyen Türk faşistleriyle enseye tokat kesilsin? Yani ne yapacaksınız, Batılılar'a satılan şirketleri geri mi alacaksınız, yoksa onları alıp yeniden Çinli işadamlarına, hatta Rus mafyasına mı satacaksınız? "Fakir ama onurlu" yolu seçecekseniz, çıkar sağlamayacaklarsa adamlar sizinle niçin ittifak yapsınlar, size niçin destek olsunlar? Türkiye'nin yirmi birinci yüzyılı sarsacak bu son derece önemli rota değişikliğine, bu "jeostratejik" depreme Amerika'nın ve Avrupa'nın izin vereceklerini, ses etmeyeceklerini, seyirci kalacaklarını da varsayıyorsunuz!... Herhalde NATO'dan da pat diye çıkılacaktır... Burnunuzu öyle bir sürterler ki, "12 Eylül öncesi ortamı" şaka gibi kalır. Sizi öyle bir hırpalarlar ki, ne Kuzey Kıbrıs kalır elinizde, ne güneydoğu bölgeniz... Eh, o zaman Türkiye'de "demokrasi taklidi" yapmaya, halkı da kendinizi de kandırmaya gerek kalmayacaktır tabii. Ama bunun götürüsü, getirisinden çok fazladır. Fakir ama onurlu olalım derken, onur da elden gidebilir. Yani diyeceğim, AKP'yi öldürürsünüz ama kendiniz de ölürsünüz.