Çünkü, artık insanlarımız, Türkiye'de "
vesayet rejiminin" 1960 darbesiyle başladığını idrak ediyor.
Abdullah
Yaşar isimli bir okurumuzdan
email aldım. Bir grup arkadaşıyla beraber, www.menderesefsanesi.com sitesini açmış. Aynı zamanda, Adnan
Menderes Demokrasi Vakfı'nı kurmak üzere
Aydın Menderes ile temasa geçmiş.
Yaşar, "Yeter Söz Milletindir" ismiyle yazdığı bir de kitabını (Popüler kitaplar/ Tel: 0212-483 15 16) göndermiş.
Peki, söz, nasıl milletin oldu?
- İsmet Paşa'nın damadı Metin Toker, 21 Temmuz 1946 seçimleri öncesinde,
CHP ve DP'nin genel merkezleri arasındaki farkı şöyle anlatıyor: "CHP'nin merkezi Ulus'ta, şimdi müze olan yerdeydi. Orası böyle lordların çalıştığı, sekreterler, kalantor kimseler, iyi giyimli şık adamlar... Ona mukabil DP merkezinin bulunduğu Sümer
sokak, son derece canlıydı. Köylü gelir; kasabalı gelir; kurucular da çok yakın davranırlar, herkesle görüşürlerdi."
- Cüneyt Arcayürek anlatıyor: "Genciz, üniversiteye gidiyoruz... Milli Şef'in ağırlığı çökmüş Türkiye'ye. Çankaya'dan inerken yollar kapanıyor; önünde motosikletler, arkada motosikletler, gümbür gümbür bir sesle iniyor ve işte böyle geçip gidiyor. Kim bu?
İnönü geçti... Biz böyle korkularla büyüdük."
Unutmayalım ki Milli Şef döneminde,
Ankara Valisi
Nevzat Tandoğan,
Atatürk Bulvarı'ndan
köylülerin ve kılık kıyafeti düzgün olmayan vatandaşların geçmesine izin vermezdi.
Demokrat Parti'nin yaptığı bazı hataları abartarak, İsmet Paşa gibi, "Şartlar tamam olursa ihtilâl meşru olur" noktasında kalmakta hâlâ ısrar edenler, ilk defa 14
Mayıs 1950'de statükonun sarsıldığını ve milletin önünün açıldığını unutmamalı. Milli Şef düzeninden çok partili siyasi hayata
ilk adım diyebileceğimiz Demokrat Parti dönemini "
Kopenhag kriterlerine " göre değerlendirecek değiliz ya.