Yan çizen, perdeleme çabası içinde olan yok. Hem hükümet hem
CHP konuyu yargıya taşıdı.
Ama yetmez. Olayın yargı boyutunu aşan niteliği var. Yasa dışı dinleme takip ilk kez de gündeme gelmiyor. Ankara'da hemen her kesimde 'izleniyor, dinleniyor' kuşkusu var. Paranoyak derecesinde. Bu hava boşuna oluşmuyor. Son bir yıl içinde internet sitelerine düşen görüntü ve ses kayıtlarının sayısı 10'a yaklaştı. CHP'nin iddiası çok ciddi. Ve son derece vahim.
Dinleme büyük suç. Ana
yasa suçu. Yasalar ağır cezalar öngörüyor.
İddiayı biliyorsunuz; CHP Genel Sekreteri
Önder Sav'ın partisinin genel merkezindeki odasında eski
Bolu Valisi ile yaptığı görüşmenin notları bir
gazeteye yansıdı. CHP bu bilgilerin hangi yolla elde edildiğini araştırdı. Bina didik didik edildi, böcek tabir edilen
dinleme cihazı arandı. Hiçbir şey bulunamadı. Bunun üzerine CHP dışarıdan dinlendiği iddiasını ortaya attı.
Güvenlik güçlerini suçladı. Olayın sorumlusu olarak da
AK Parti iktidarını gösterdi.
Tam burada bir parantez açmak istiyorum.
Önder Sav skandalların odağındaki isim. Hac ibadetini hafife alan, Peygamber
Efendimiz (sas)'e saygısız sözler söyleyen tutumu nedeniyle ülkenin gündemindeydi.
Türkiye günlerdir bir özür bekledi. O ise kayıplara karıştı. Partisinin grup toplantısına gelmedi. Ortada görünmedi. Kamuoyunun karşısında bu hafta çıktı. Ama bir başka skandalla. Skandalla gitti, skandalla döndü. Son olaydaki mağduriyeti ilk skandalı unutturmaz, unutturmamalı. Türk halkına özür borcu var.
Tekrar olaya dönersek... Ne yapılabilir? Dün İçişleri Bakanı Beşir Atalay'dan somut
öneri de var; 'Konunun açığa çıkmasını en çok biz istiyoruz, gelin ortak
komisyon kuralım, gerçekleri ortaya çıkaralım.' dedi. MHP sorunun '
gensoru' ile
Meclis gündemine taşınması teklifinde bulundu. İktidar-muhalefet tek
yumruk. Aynı cümleleri aynı kararlılıkla söylüyor. Bu olayın aydınlatılması için büyük fırsat. Buradan geri adım atılmamalı. Hiçbir kuşkuya mahal bırakmayacak şekilde açığa kavuşmalı.
Bakan Atalay'ın önerisi yerinde... Gensoru sonuç vermez. Doğru bir yöntem değil. Siyasete zemin oluşturur. Muhalefet yüklenir, iktidar savunmaya geçer. Ortak komisyon kurulabilir. Son olaydan yola çıkarak dinleme ve takip konularında geniş araştırma yapılabilir. Ama her şeyden önce CHP'nin iddia ettiği gibi 'bir alan dinlemesi var mı' onun tespiti yapılmalı.
Güvenlik güçleri gerçekten CHP'nin iki numaralı ismi Önder Sav'ı dinledi mi?
Araştırma sadece Emniyet'i değil devletin ilgili diğer birimlerini de kapsamalı.
Türkiye'de güvenlik güçleri yalnızca Emniyet'ten ibaret değil. Polisin dışında istihbarat toplayan, bu amaçla dinleme yapan başka kurumlar da var. Bunlar herkesin malumu. AK Parti hükümeti, iktidarın gücünü kullanarak suçluyu takiple görevli 'resmî kurumlara' özel görev verdi mi? Bu sorular havada bırakılmamalı. Gittiği yere kadar gitmeli. Karşımızda somut bir örnek var. Bu fırsat iyi değerlendirilmeli, heba edilmemeli.
İddia ciddi, olay vahim ama görüşme notlarını yayınlayan gazete çevresinden insanı gülümseten haberler geliyor. Hac skandalıyla ilgili arayan muhabire kızan Önder Sav telefonunu açık unutmuş. Telefonun diğer ucundaki muhabir bürodaki arkadaşlarıyla birlikte Sav'ın odada yaptığı konuşmaları dinlemişler. Olabilir mi? Büyük senaryoların, derin komploların arkasında Sav'ın
küçük unutkanlığı olabilir mi? Bu sorunun cevabı çok basit,
teknik olarak tespiti mümkün. Telekom'a sorulabilir, faturadan bile görülebilir.
Her ne ise olay aydınlatılmalı, gerçek ortaya çıkmalı. Sorumluları cezasız bırakılmamalı.