Basın meslek ilkeleri maalesef bizde medyayı bağlamıyor. Bazı medya gruplarının ayrıca kendi ilkeleri de var. Gelin görün ki, o ilkeleri en başta sorumlu kurullarda yer alanlar çiğniyor.
Son yıllarda/aylarda bazı
gazete ve televizyonlar el değiştirdi. Yeni patronlar, iktidara, büyük medya patronları gibi acımasız muhalefet yapmayınca hemen "
yandaş medya" damgasını yiyiverdiler.
Medyada tekel oluşturmak isteyen medya patronları,
AK Parti iktidarında acaba neden bu kadar acımasız, kavgacı ve intikamcı davranıyor? Ve kutuplaşmada en büyük rolü neden onlar oynuyor? Başka türlü de soralım. Bütün medya organları, gazeteler, televizyonlar, radyolar, dergiler AK Parti'ye düşmanlık yapmak ve
CHP çizgisinde olmak mecburiyetinde midir?
Bir de işin içerisine neden
Fethullah Gülen ismi karıştırılıyor? "Gülen medyayı ele geçiriyor", "Gülen medyası büyüyor" gibi yakıştırmalar yapılıyor.
Evet Zaman grubu, Samanyolu televizyon grubu, Sayın
Fethullah Gülen'i seven, sayan, onun
Türkiye'deki ve dünyadaki eğitim ve
diyalog hizmetleriyle ilgili
tavsiyelerini önemseyen insanların çalıştığı medya organları... Ama dikkat edilsin, farklı görüşlere, fikirlere bu medya grubunda olduğu kadar hiçbir yerde imkân tanınmıyor. Değişik
inanç, kanaat sahibi insanlar en rahat ve özgür biçimde bu medya grubunda yazıyor ve konuşuyorlar. Demokrasi, özgürlükler,
insan hakları,
ülkenin menfaatleri, milletimizin kardeşliği, istikrar ve huzur en fazla bu grubun yayın organlarında savunuluyor. Bu gerçeği örtbas etmek için yapılan "dinci", "tarikatçı" karalamaları, sadece karalama sahiplerinin fikir ve karakter seviyesi hakkında bir ipucu vermiyor. Aynı zamanda statükonun devamından yana olanların rahatsızlığını da dışa vuruyor.
Türkiye öyle bir noktaya geldi dayandı ki, ya
demokrasiden ve demokrasiyi
tahkim edip ilerletecek reformlardan yana olacaksınız, ya da statüko adına zaptiyelik yapacaksınız. Ya yeniliği ve ilerlemeyi savunacaksınız, ya da bürokratik oligarşinin
vesayet çabalarına arka çıkacaksınız. Ya haktan, hukuktan yana, ya da İttihatçı zorbalığın payandası olacaksınız.
AK Parti, şu hatasına, bu noksanına rağmen, bugün demokrasiden yana duruşuyla kendisine oy vermeyen çevrelerin de desteğini alıyor. Bu
destek içeriden ve dışarıdan onun particiliğine,
Başbakan Erdoğan'ın şahsına verilen destek değildir. İçine girdiğimiz geçitten AK Parti ile çıkabileceğimiz inancı ve kabulünden dolayı böyledir. Her partiye eşit uzaklıkta olmayı şiar edinenler, bugün bu mülâhaza ile hareket ediyorlar. Siyasi ve
ekonomik istikrarı da muhafaza adına bir tavır sergiliyorlar. AK Parti de bu desteğin karşılığını, hakkını veriyor. Hizmet ettikleri halde ayaklarına bağ mı olalım? Böyle düşünmek, asla politize olmak değildir. Particilik yapmak değildir.
CHP bugün parti kapatmanın karşısına dikilsin, fikir, ifade ve inanç özgürlüğünden yana tavır koysun bakalım, ona destek vermekten geri durulur mu?
Sayın Gülen'in medyası yoktur, olmaz da. O bu ülkede en sevilen, en sayılan kanaat önderi ve aksiyon adamı. Onun tavsiye ettiği millî ve insanî hizmetleri, bu ülke insanı yüzde 90 itibarıyla destekliyor. İşte 6.
Türkçe Olimpiyatı. 110 ülkeden 550 öğrenci, günlerdir bizim türkülerimizi, şarkılarımızı söylüyor.
Milliyetçilikse milliyetçilik.. insanlıksa insanlık.. Vicdanı, insafı olan herkes etkilenir bu hizmetlerden... Sayın Gülen bu ülkede diyalog hizmetlerini başlatan insan. Türkiye'nin önde gelen gazetecileri, yazarları, sanatçıları, işadamları ile diyalog kurdu. Onlarla oturdu, konuştu, yemek yedi. Şimdi o insanlardan birkaçı öne çıkarsa, gazete patronu olursa "Gülenci" mi sayılacak? Böyle insafsız yaftalama olur mu?
Birbirimizi karalamak yerine medyada meslek ilkelerini uygulamaya karar versek, hem gazete patronlarına, hem de ülkemize iyilik yaparız...