Amerikan Kongresi'nde düzenlenen bir panelde konuşan Baran şöyle demiş:
“
Washington'ın
PKK'ya karşı gösterdiği hassasiyeti,
Ankara El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide'ye karşı göstermiyor!”
Paneldeki ABD'li
terör uzmanları Baran'ın bu çıkışını eleştirerek “
Türkiye'nin El Kaide'ye karşı en üst düzeyde mücadele verdiğini” vurgulamışlar…
* * *
“
Beyaz Saray Sözcüsü gibi” konuşan Zeyno Baran, PKK'yı imal eden gücün ABD olduğunu bilmez mi?
Washington'ın bunca yıldır terör örgütüne verdiği devasa desteği bir kalemde göz ardı ediyor, “Hudson” uzmanı…
Bush'un 5
Kasım Zirvesi'nde “PKK ortak düşmanımız” demek zorunda kaldığı süreci de Dabılyu'nun kabinesinde yer alan birisiymişçesine “samimi kabul eden” bir biçimde değerlendiriyor…
Güneydoğu'da -PKK'ya
final darbesinin vurulduğu şu son dönemde- gerçekleştirilen provokasyonları da es geçiyor!
Bütün bunların üstüne Ankara'ya utanmaksızın “El Kaide faturası” çıkarıyor:
El Kaide'nin Washington üretimi bir “terör markası” olduğundan da haberi yokmuş gibi davranıyor, Zeyno Baran!
* * *
“Zeyno”nun 2006'nın sonbaharından bu yana dikkat çeken “İyi Saatte Olsunlar cephesinin Hudson Şubesi” bağlamındaki koşusunu hatırlamakta fayda var…
Baran'ın “darbe yanlısı” bu koşusu; “Türkiye'nin Yeni Gidişatı”nı tersine çevirebilmek için son iki yıldır birbiri peşine tezgahlanan “alacakaranlık kuşağı” hadiselerini algılayabilmek için de son derece öğretici bir “örnek olay” hükmündedir.
* * *
Baran,
Newsweek'teki malum yazısında şu cümlesiyle “darbe kuponu” doldurmuştu: “Şöyle bir
hesap ettim de, 2007'de Türkiye'de darbe olasılığı tam tamına yüzde elli…”
“Darbe-Toto” yazısındaki bir başka “muhteşem” cümleyi daha oynatalım: “Bir darbe olursa ortaya ille de demokratik olmayan bir Türkiye çıkacak diye bir şey yok…”
Newsweek yazısının ardından, medyamızdaki kimi sol ve de sağ kalemlerden “Zeyno”yu “Demokrat bir arkadaşımızdır” diye korumaya çabalayan hayli ilginç
destek yazıları çıkmıştı!
* * *
Zeyno Baran, “yüzde elli” darbe olasılığını “Türkiye'nin en üst rütbeli subayları”na dayandırıyordu…
Ancak gelen yoğun tepkiler üzerine birdenbire “rütbe indirimi”ne gidivermiş; söz konusu askerlerin “alt seviye subaylar” olduğunu iddia etmişti…
Baran'ın çark edişi, elbette gerçeği değiştirmemişti. Kaldı ki, sonradan üst düzey komutanlardan biriyle “
Genelkurmay İkinci Başkanı ile” görüştüğünü kabul etmişti, Zeyno Baran…
(Bu görüşmenin, sözü edilen komutanın 2006 Kasım'ında Washington ziyareti esnasında kaldığı otelde gerçekleştiğini o dönemde yazmıştım.)
* * *
Zeyno Baran, 27
Nisan 2007 gece yarısı bir “oldubitti” neticesinde ortaya çıkan “
sanal” muhtırayı “Darbenin ayak sesleri” diye yorumlamış olmalı!
Ancak, beklediği “darbe” gelmemişti: Tersine
Abdullah Gül Çankaya'ya çıkmış, darbelerden fal tutanların toto kuponları çöpe gitmişti…
2007 Haziran'ında Hudson Enstitüsü'nde Türkiye üzerine yazılan “kabus senaryoları”nın deşifre edilmesi, Zeyno Baran'ın foyasını tümüyle ortaya çıkarmıştı…
(22 Temmuz seçimine giden yolda iki “Hudson Provası” son anda önlenmişti: İzmir'de bir askeri aracın güzergahına
bomba yerleştirilmesi olayı ile Tunceli'deki bir askeri karakola yönelik provokasyondan söz ediyorum.)
* * *
Final: Zeyno Baran'ın son sahne alışı esnasında Beyaz Saray Sözcüsü kıvamında konuşmasına aslında teşekkür etmek gerekir! Washington'ı kollayan, Ankara'yı suçlayan malum sözleri fevkalade aydınlatıcıdır!
Baran'ın temeldeki rahatsızlığı, “Washington'ın Ankara'yı kaybetmiş olması”dır.