İktisadi işbirliklerini sürükleyen unsurlar nelerdir? İktisat teorisinde nispeten yeni olan bir alt
disiplin olarak
bölgesel ekonomiler (spatial economies) bağlamında geliştirilen ve adına "Yer Çekimi Teorisi" (YÇT) dediğimiz yaklaşıma göre "coğrafi yakınlık, iktisadi işbirliğini tetikler".
Büyük ölçek ekonomilerinin oluşabilmesi için coğrafi yakınlık, iktisadi faaliyetlerin yoğunluğu ve hacminin artması için de pazarın büyüklüğü ve derinliği son derece önemlidir. Esasen Avrupa'da AB, Amerika'da NAFTA ve Asya'da APEC gibi birçok bölgeselleşme tecrübesi buna işaret ediyor.
Bu arada dil, din, tarih bileşkesinden oluşan kültürel yakınlık da coğrafi yakınlık kadar iktisadi bütünleşmelere yardımcı olabilir. Bilhassa kolay
iletişim ve güvenilir kontratlar yapabilmek için bu gerekiyor. Ancak öyle anlaşılıyor ki; iktisadi entegrasyon için kültürel ve coğrafi yakınlık gerekli ancak yeterli değildir.
Ortadoğu ve
Körfez ülkelerinin durumu da tipik olarak buna işaret etmektedir.
O halde, coğrafi ve kültürel yakınlığa ilaveten kişi başına düşen gelirin belli çıtayı aşmış olması, ekonomilerin
ürün ve kaynak bağlamında benzeşen değil yeterince farklılaşmış olması, yani
rakip değil tamamlayıcılık özelliğine sahip olması, siyasal rejimlerin entegrasyonu destekleyen yapısal nitelik ve zihni kıvamda olması, bölge ülkeleri arasındaki güvenlik açığının, uçurumun kabul edilebilir asgari düzeyde tutulabilmesi ve bölge ülkelerinin bölgesel ve küresel olaylara bakışında asgari düzeyde ortak bir vizyonun varlığı da gerekmektedir.
Bu konunun öncü ismi olan P. Krugman'ın 2005 yılında Tokyo'da verdiği konferanstaki tespiti bir hayli ilginç: "AB'nin savaşçı tutkusundan vazgeçip birliğe yönlendirilebilmesi için iki büyük savaşı yaşaması yetmedi, bir de başına ABD inzibat olarak dikildi." Yani listeye bir de "birlikteliğe, ortak kader birliğine zorlayıcı ilave çapalar" gerekir diye bir unsur da ilave etmeliyiz. Lider ülke, önder öğreti gibi. Bu kadar "alengirli" lafları artık tek bir cümleye indirebiliriz: Ortaklık için coğrafi yakınlık değil iki şey gerekiyor: Akıl ve gönül yakınlığı! Bunu kaydedin.
Nitekim 1970'li yılların hemen öncesinde Bela Balassa, ardından 1990'larda Paul Krugman'ın öncülüğünü yaptığı YÇT, 1990'lı yılların sonundan beri açıklama gücünü kaybediyor gibi. Örneğin ünlü iktisatçı Frenkel, "İletişim ve
ulaşım teknolojilerinde meydana gelen gelişmeler ve dünya ülkeleri arasında bilhassa
tüketim tarzlarındaki benzeşmelerden sonra yerçekimi katsayısı azalmaktadır." hipotezini ileri sürüyor. Gerçekten de kütlesel ticaretin yapılabildiği bazı sektörler ile bazı türdeş mallarda coğrafi yakınlığın etkisinin iyice azaldığı görülmektedir. Mesaj açık; ticarette sınır yoktur, yerküre emrinize amadedir. Bunu da kaydedin.
Önceki gece
TUSKON'un 3.
Afrika Zirvesi münasebetiyle Feshane'de verdiği yemekte gördüğüm
manzara beni bu satırları yazmaya motive etti. Uzakları yakın etmek için, zoru kolay kılmak için zaten her türlü teknoloji var. Bunun üstüne aklımızı koymamız gerekiyor. Unutmayın, aklı çalıştıran şey gönüldür. Bu gönül zenginliğini tesis edecek olan ortak hafızamızın, Afrika ile oldukça güçlü olduğunu birinci elden gördüm. Bu büyük mirasın sahibi üç kıtanın efendisi onurlu ve haysiyetli ecdadımız,
Osmanlı'ymış. Bir millet
marka olmadan, o ülke ürünlerinin marka olması imkânsız. Bizim Kara Kıta'nın hafızasındaki en büyük markamız hâlâ Osmanlı!
Mehter takımı Feshane-yi Hümayun'u inletirken dikkat ettim, ben dahil çevremdeki herkes dizginlenemez küheylanlara atlayıp serhat boylarına akmaya hazır akıncılar gibiydi. Afrikalılar da aynen böyle olacak ki, fotoğraf çekmeyi bırakıp kuyruğa girip, eller havada,
zafer işaretleriyle tempo tutup "
Genç Osman" ve "Plevne" marşına iştirak edip, salonda tur attılar.
Bir millet, bir
medeniyet yeni bir çağda, yeni bir dille dünyaya merhaba diyor. Herkese ekmek getirecek, ortak pastayı büyütecek bir küresel barış elçiliğine, diyaloğa, liderliğe soyunuyor.
Allah bu
mübarek milletin genlerine bunu koymuş, kader de istikbalde lazımdır diye tohumu sapasağlam korumuş.
Şimdi size düşen TUSKON kervanına katılıp bu büyük sefere çıkmaktır. Ağlamayı, şikâyeti bırak, sefere çık! Sen Afrika'yı sömürenlerden daha "Beyaz" mısın ki doğduğun şehirden, sahte refahından, arkası gelmeyecek rahatından ayrılamıyorsun!
Buraya yazıyorum, sizi "Sudanlı Zenci Musa modeli" kurtarır.