‘Vurulmuşum
Düşüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranım çıkmaz
Canım alırlar ecelsiz
Sığdıramam kitaplara
Şifre buyurmuş bir
paşa Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız.
Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...’
Kim için diyor?
1943 yılında yargısız
infaza uğrayan otuz üç
köylü için diyor...
Yargısız infaz emrini veren kim?
Or
general Mustafa Muğlalı...
* * *
Yeni gelişmeler ışığında dün konuyu
manşete taşıyan
Radikal Gazetesi olayın hikáyesini şöyle anlatıyordu:
‘
Özalp Kaymakamı
Hilmi Tuncel’in kurduğu çete tarafından koyunları
gasp edilen
İranlı bir aşiret reisi, Türk tarafına geçerek 500 koyunu gasp eder. Aşiret reisine
yardım ettikleri iddiasıyla 35 köylü yakalanır ancak suçsuz oldukları anlaşılır. Kaymakam Tuncel, olayı
Ankara’ya ‘Ruslar sınıra yaklaştı’ diye bildirir.
Bölgeye
soruşturma için gelen
Orgeneral Muğlalı, 24 Temmuz 1943 günü yetkililerle bir toplantı yapar ve 33 köylünün diğer köylülere ibret olması için idam edilmesini ister.
Tümgeneral Cevat Yalım ve İçişleri Müfettişi
Avni Doğan’ın uyarılarına karşın, ‘memleketin çıkarı için babamı bile asarım, bu işe karışanı kırbaçlarım’ der.
30 Temmuz 1943 gecesi, Yukarı Koçkıran Köyü, 356 No’lu sınır taşında 33 köylü yargı kararı olmaksızın, elleri ve gözleri bağlanarak kurşuna dizilir.
Daha sonra bir kişinin ölmediği, yaralı halde İran’a kaçtığı ortaya çıkar.
Konu ilk kez 1948’de,
Demokrat Parti tarafından
CHP’ye karşı
Meclis’te gündeme getirilir.
1949’da soruşturma açılır, yargılama sonucu Muğlalı idama mahkûm edilir ancak yaşı dolayısıyla ceza 20 yıla indirilir. Muğlalı 1951’de cezaevinde ölür. ‘
Bir generalin otuz üç köylüyü yargısız infazla öldürme emri, tam beş yıl sonra gündeme geliyor... Tersi olsa da, bir köylü otuz
üç general için yargısız infaz yapsaydı?
Ne olurdu... Aradaki farkı nasıl izah etmeli acaba? Yoksa burası demokratik bir hukuk devleti değil mi?
* * *
Peki, konunun yeniden Radikal’e manşet olmasına neden olan gelişme ne?
Okuyalım:
‘16
Mart 2004’te, yani olaydan 61 yıl sonra Muğlalı ismi Özalplilerin yaşamlarına yeniden girdi.
Genelkurmay Başkanlığı, bu tarihte Muğlalı’nın ismini Özalp’teki Tabur
Sınır Komutanlığı kışlasına verdi.
Kurşuna dizilen 33 kişinin Özalp’te yaşayan yakınları, 2006’da bu işlemin iptali istemiyle Ankara 6. İdare Mahkemesi’nde
dava açtı. ‘
Milli Savunma Bakanlığı ne yapıyor?
‘Milli
Savunma Bakanlığı, davada yaptığı
savunmada, kışlalara bölgede başarılı
hizmet yapmış, garnizonun kurulmasına katkıda bulunmuş komutanlarla,
Kurtuluş Savaşı’nda görev almış ve o bölgede anıları bilinen komutanların isimlerinin verildiğini kaydetti.
Savunmada, ‘işlem hukuka uygundur. Merhum Muğlalı, işlediği suçtan dolayı cezasını çekmiş ve olayın üzerinden 60 yıldan fazla bir zaman geçmiştir. Merhumun cezasının veya kısıtlamalarının süresiz devam edeceğinin iddia edilmesi hiçbir hukuki ve demokratik değerle bağdaştırılamaz’ denildi.
Mağdur yakınları, Muğlalı ismiyle yaşadıkları sürede Ankara 6. İdare Mahkemesi’nin dosyayı karara bağlamasını bekledi.
Ancak
mahkeme dava açıldıktan iki yıl sonra
sürpriz biçimde görevsiz olduğuna karar verdi.
Kararda, kışlaya isim verme işlemi askeri
eylem olarak nitelendirildi.
Kararda, askeri eylemlerin askeri
kural, gerek ve geleneklerin değerlendirildiği uzmanlık mahkemelerinde incelenmesi gerektiği anlatıldı.
Kışlaya Muğlalı isminin verilmesi yönünde kullanılan takdir hakkının ve Muğlalı’nın askerlik mesleği ile ilgili niteliklerinin askeri idare mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
Mağdur yakınlarının avukatı Zeki
Yüksel, ‘Temyiz için önce
Danıştay’a başvuracağız. Bir sonuç alamazsak
AİHM’ye gideceğiz’ dedi.’
* * *
Kurşuna dizilen
mağdur yakınlarının açtığı davada, kışlaya ‘Mustafa Muğlalı’ adının verilmesini kim savunuyor?
Savunma Bakanlığı...
Savunma Bakanı AK Parti Hükümeti’nin üyesi değil mi?
Savunma yapmak yerine neden ismin kışlaya verilmesini önlemiyor?
Garipliği durdurmak yerine savunmak niye...
Bunun adı ‘Ankaralılaşma’dır işte...
‘Ankaralılaşma’, aynı zamanda 1
Mayıs polis vahşetinin de nedenidir..
* * *
2002 yılındaki tüm özelliklerini hızla yitiren AK Parti’ye ne oluyor diye sormayın...
AK Parti hızla ‘Ankaralılaşıyor’...
Hakkında açılan dava sonuçlanana kadar da Ankaralı kalacak anlaşılan.