“Gezegendeki çok kişinin söylemek istediklerini dile getirdi…”
Bu sözler Türkiye'den değil Yunanistan'dan. Bu
ülkenin devlet televizyonu NET
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın önceki gün
Davos'ta malum panelde söylediklerini ve tavrını böyle yorumladı.
İlk yorumlarında tarzı yüzünden, tarzını bahane ederek Başbakan'a “saldırma”ya hazırlanan politik ve medyatik muhalifler dahi dün gün içinde tavırlarını değiştirmek zorunda kaldılar.
Şunu hemen söylemek gerek:
Başbakan'ın Davos'ta Simon
Peres karşısında ve o koşullarda aldığı tavır ve söylediği sözler hem iç hem dış
politikada sonuç verecek niteliktedir.
Başbakan'ın ne denli “sahici” olduğu, doğru zamanda, yerinde, hızlı, cesur ve sonuç veren tepkileriyle bir kez daha ortaya çıkmış, üstelik bu kez dış politik
arenada çıkmıştır.
Bu özellikler, bir lideri
tarif eder.
Az önce, dün bir araştırmasından söz ettiğimiz
Metropoll Şirketi'nin yöneticisi Prof.Dr.
Özer Sencar aradı, telefonla gerçekleştirdikleri anket çalışmasında Başbakan'a verilen desteğin yüzde 80'ler dolayında olduğunu söyledi.
Az bile…
Başbakan Davos çıkışıyla sadece doğruyu yapmakla kalmamış, iç siyasette, özellikle seçimlere doğru başka hiç bir hamlenin vermeyeceği sonuçlara ulaşmıştır, gücünü, liderliği, temsil gücünü kuvvetlendirerek teyit etmiştir.
Kritik nokta şu: Tayyip Erdoğan'ın bu çıkışı barış talep eden, mağdura sahip çıkan, zalime tepki veren bir çıkıştır.
Siyaseten
itiraz göremez…
Başbakan daha önce yaptığı bir vurguyu, “anti-semitizm”e karşı olduğunu Davos'ta açık bir şekilde belirtmiştir.
Bu açıdan da bir saldırıya uğraması söz konusu olamaz…
Ve hangi açıdan bakılırsa bakılsın, ister barışçıl politika, ister Türkiye'nin itibarı, ister bir güç gösterisi, ister uluslararası siyasete ağırlık, Tayyip Erdoğan'ın hanesi artıdadır.
Dış politik alanda da sonuçlar aynı istikamette olacaktır.
Tayyip Erdoğan'ın çıkışının, özellikle Arap ülkelerinin
Hamas tedirginliği ve
Gazze konusunda temkinli bir politika izlemeleri dikkate alınırsa,
Orta Doğu açısından, Türkiye'nin
bölge gücü açısından son derece önemli bir çıkıştır.
Öte yandan Tayyip Erdoğan'ın temsil ettiği ülke AB'ye
aday, NATO'nun parçası olan Batı ülkesidir.
Hem ülke içindeki hem ülke dışındaki yorumlar bu veriyi dikkate almıştır.
Başka bir ifadeyle Tayyip Erdoğan'ın çıkışı onun ve partisinin politik eğilimleriyle açıklanmamış, Türkiye'nin tavrı olarak tanımlanmıştır.
Türkiye'nin uluslararası arenada bu şekilde boy göstermesi, mağdurdan yana bir tavra, cesaret edilemeyen bir tarz ve dille bu çıkışı yapması hafife alınamaz.
Zira bu arena hem fiili hem sembolik olarak sadece “güçlü olan”ın değil, “güçlü çıkış”ın da değer ve anlam oluşturduğu bir alandır.
Türkiye'nin
İsrail'le ilişkileri, İsrail temsilcilerinin söylediği gibi bir süre sonra düzelecektir.
Türkiye'nin dış politikasını değiştiren değil, pekiştiren bir hamle olmuş, ülkeyi sesini kullanmasını bilen bir yere itmiştir, Erdoğan'ın hamlesi…
Başbakan sadece itibar toplamadı, ülkesinin itibarını da arttırdı.
Haklı duruş güç üretiyor…
Darısı diğer meseleleri ve meselelerimize…