Bunlar genellikle de zamanı gelince bir kitabın malzemesi olur.
Olayların perde arkasını, sıcağı sıcağına yazılamayan günlüklere düşülen o notlar aydınlatır. Günlükler iyi niyetlerle kaleme alınsa da bazen farklı amaçlar için kullanılır. Sözgelimi ünlü
devrimci Che Guevara'nın 'Gerilla Günlüğü' hükümet kuvvetlerinin eline geçince çok arkadaşının başını ağrıtmıştır.
Eski
Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in günlükleri hakeza. Örnek Paşa'nın bir
hobi olarak başladığı anlaşılan günlük yazma alışkanlığı bir dönem kapalı kapılar arkasında dönen dolapları gün yüzüne çıkardı. Henüz açıklanmayan Ergenekon'un davasının ikinci iddianamesine de girdi.
Şimdi de bir meslektaşımızın günlüğü gündemde... Örnek'in günlükleriyle büyük benzerlikler gösteriyor. Bu
doğal, günlüklere konu alan kahramanlar ve mekânlar aşağı yukarı aynı.
Gazetecinin günlüğü ile paşanın günlüğü çelişmiyor, birbirini doğruluyor.
Her iki günlük de üçüncü şahısların eline geçsin diye kaleme alınmadı. İkisinde de
siyaset var, hükümete karşı
darbe çalışmaları var. Bu da suç...
Bütün demokratik ülkelerde anayasal düzeni silahla değiştirmek en büyük suç. Cezası da ağır.
Unutamadığım bir anekdottur; kendisini solda tanımlayan bir gazeteci yıllar önce ODTÜ'de kalabalık bir öğrenci grubuna konferans verir. Darbe dönemlerinden yakınır. Kitapları sakladığından söz eder. Konuşmasının bir yerinde 'Günlük tutmuştum, 12 Eylül'de onu
yakmak zorunda kaldım.' der.
Bir ajandaya yazılan günlükler bir kibritle yok edilebiliyor. Ama bilgisayara düşülen notların silinmesi o kadar kolay değil. Meslektaşımızın başına gelenler bunu gösteriyor. Gününün büyük bölümünü askerî mekânlarda geçirdiği anlaşılan gazeteci, paşalarla konuşmalarını en ince ayrıntısına kadar yazmış.
İçinde neler yok ki... Siyaset ve medyayla ilgili bölümler ağırlıkta. 28
Şubat süreci örneğin.
Tümgeneral Erdal Şenel'in söylediklerine bakın: 'Yav biz bu işi 28 Şubat'ta bitirecektik. Bunu o gün üç kişi planladık. Bir, Fevzi, ben... Her şeyi hazırladık. Bakanlar Kurulu'nu dahi. Müsteşarları bulmak zordu, onları da tamamladık.
Karadayı bizi uyuttu.'
Şu itirafa bakar mısınız? Darbenin sonrası bile hazırlanmış. Darbe hükümetinin bakanları, müsteşarları belirlenmiş. Aslında bu az çok biliniyordu. 12 Haziran'a atıfta bulunuyor. Ama bunun içeriden söylenmesi önemli: 28 Şubat daha sert darbeye dönüşebilirmiş.
Erdal Şenel'le sohbetten bir başka notta tüyler ürpertici ifadeler var: "
Merkez sağdan bir milletvekili AKP'ye geçecekti. Bana sordu; 'Öyle bir şey olursa cemsede sana da bir yer ayırırız, AB-MAB tanımayız' dedim, bunun üzerine AKP'ye geçmekten vazgeçti."
Acaba bu milletvekili kim? Şu an Meclis'te bir başka partide olmasın. Bir siyasetçi hangi partiye gideceğini niye askere sorar? Anlamak güç. Paşanın cevabı kadar milletvekilinin tavrı da manidar. Şenel açıkça
AK Parti'ye darbe yapılacağını, milletvekillerin cemselerle toplanacağını söylüyor.
Bunu sırf korku salmak için söylemiş değil herhalde.
Espri de olamaz.
Gazetecinin günlüğünü dikkatle okudum. AK Parti iktidara geldikten sonra
Ankara kulislerinde fısıldanan senaryoları doğruluyor.
Kara Kuvvetleri Komutanı
Aytaç Yalman,
Jandarma Genel Komutanı Şener
Eruygur ve
Adli Müşavir Erdal Şenel'le yaptığı görüşmelerin hepsinde 'AK Parti hükümeti'ne karşı bir şeyler yapmak lazım' cümlesi geçiyor. Bir şeylerden kasıt da darbe...
Başta
Başbakan Erdoğan olmak üzere siyasiler için çirkin ifadeler kullanıyor. Özel sohbette de olsa en üst rütbeye kadar yükselmiş Türk askerine bu üslup yakışmıyor.
Hükümetin ilk yıllarında Cumhuriyet'in manşetine taşınan 'Genç subaylar tedirgin' haberinin ordu içinde sıkıntıya yol açtığını da öğreniyoruz.
Öyle görünüyor ki gazetecinin günlüğünü daha çok tartışacağız...