Önce başı koparmak, sonra gövdeyi teslim almak! AKP’den kurtulmak için
darbe sürecini başlatanların
hedefi bu mu?..
AKP’nin tepe
yöneticilerinden biriyle dün öğle üzeri sohbet ed
erken özetle şunları söyledi:
“
AK Parti’den kurtulmayı kafaya koymuş irade, önce partinin başını koparmak istiyor. Partinin kapatılmasıyla birlikte
Tayyip Erdoğan’ın
siyaseten yasaklı duruma düşürülmesi ilk aşamadır. Bundan sonra hükümet yine bizim grup tarafından kurulur. Parti kapatılınca
Türkiye karışır, istikrarsızlaşır. Böyle bir ortamda patlayacak ‘
ekonomik kriz’in suçu da bizim sırtımıza vurulur. Bir yandan bu krizin faturası, öte yandan kapatılmadan kaynaklanan tedirginlik, bizi
seçim sandığında geriletir diye düşünüyor o irade. Bu da ikinci aşamadır, yani ‘baş’tan sonra gövdenin teslim alınması...”
Böyle bir oyun tutar mı?
Kolay değil.
Varsayalım birinci aşama gerçekleşti ve
Anayasa Mahkemesi AKP’yi kapattı. Milletvekilliği düşen Erdoğan’a siyaset yasağı geldi. Partisi kapatılan, başbakanlığı sona eren, parlamento dışına düşen liderin siyaseten ciddi bir yara alması yakın ihtimaldir.
Ama Erdoğan, perde arkasında kalsa da, nüfuzu ve gücü devam edecek. Ve aklınızdan çıkarmayın, yeni hükümet yine Erdoğan’ın güvendiği bir milletvekili tarafından kurulacak.
Bu arada, kapatmayla birlikte başka bazı AKP milletvekillerine siyaset yasağı da gelse, AKP grubunu bölmek için ekstra çabalar da sarf edilse, yeni hükümetin muhalefet tarafından kurulması imkânsız gibidir.
Diyelim yeni hükümet de kuruldu. AKP’nin tepe yöneticisi “Buraya kadar tamam. Zaten Ak Parti’den kurtulmak isteyen iradenin de yeni hükümetin gene bizim tarafımızdan kurulmasına bir itirazı yok sanıyorum” dedi, şöyle devam etti:
“Asıl oyun bundan sonra... Başı kopardıktan sonra gövdeyi teslim almak...”
Diyelim, eski AKP’liler tarafından yeni hükümet kuruldu. Bir süre sonra Erdoğan dahil boşalan milletvekillikleri için
ara seçim gündeme gelecek. Erdoğan’ın bağımsız
milletvekili adayı olarak seçime girmesine herhangi bir yasal engel var mı?
Bugün için görülmüyor.
Girdi, seçildi diyelim.
Varsayalım, hükümet
istifa etti. Cumhurbaşkanı Gül’ün bağımsız milletvekili Erdoğan’ı yeni hükümeti kurmakla görevlendirmesinin önünde herhangi bir engel var mı?
Yok, o zaman?..
Gene Erdoğan’ın hükümeti kurması, yeniden başbakanlık koltuğuna oturması... AKP’nin yerini alacak partinin örgütlenmesi... Ve erken seçimler için düğmeye basılması...
AKP’li tepe yöneticisine göre, burada biraz durmak lazım. AKP’nin kapatılmasıyla birlikte başlayacak siyasal istikrarsızlık ortamında, ikinci aşama olarak ekonomik kriz çoktan kapıya dayanmış olacak.
Bir yandan parti kapatmanın
seçmen tabanında yaratabileceği tedirginlik, öte yandan ekonomik krizin faturası, bu iki olumsuzlukla AKP oylarını düşürmek, yani 22 Temmuz’da yapılamayanı bu kez yapmak ve AKP’nin en azından tek başına
iktidar olmasını engellemek...
Yönetici diyor ki:
“Pek de güç değil böyle bir senaryoyu uygulamak... Hele dışarısı, içerisi ekonomik bakımdan böyle kırılganken...”
Tekrarlamakta yarar var:
Oyun içinde oyunlarla,
demokrasi dışı zorlamalarla Türkiye iyi yerlere götürülemez.
AKP ne yapacak bu süreçte?
Erdoğan başının koparılmasına, AKP gövdesinin teslim alınmasına rıza gösterecek mi?
Sanmıyorum.
Kavga verilecek ama nasıl? Bu açıdan hâlâ kafa karışıklığı ve belirsizlikler ağır basıyor. Türkiye’yi sıkı bir siyasal mücadelenin beklediği söylenebilir. Ve bu mücadele demokrasi oyununun kurallarına ne kadar uygun olursa, Türkiye o kadar kazanır.
Geçen cumartesi günü birlikte bir panele katıldığım, İtalyan derin devleti Gladio’yu yıkan savcı olarak ünlenen
Venedik Senatörü Felice Casson şöyle dedi:
“Demokrasilerde parti kapatmak çare değil. Ayrıca etkisiz bir yol. Partiyi kapatırsınız, bir başka tabelayla yenisi kurulur. Onun için, doğru olan, meselenin özüne gitmektir.”
Bu öz de siyasettir, demokrasi oyununun kurallarına uygun olarak yapılan siyaset...