78yaşındaki (ya da herhangi bir yaştaki) bir insan, 14 yaşındaki bir kıza cinsel tacizde bulunmuşsa, bu hiç şüphesiz çirkinliğine sınır konamaz bir fiildir. Yaş farkı çirkinliğin boyutunu büyüten bir unsurdur. Söz konusu kişinin, manevi değerler üzerine yazı yazan veya
Mukaddes Emanetler bölümünde Kur'an okuyan birisi olması çirkinliği katlayan bir başka unsurdur.
Çünkü bu durumda, manevi bağları da lekelemek ve benzeri hassasiyetlere sahip kişilere çamur sıçramasına yol açmak gibi başka suçlar oluşmaktadır.
Adı
Hüseyin Üzmez veya filan feşmekan...
Neyi değiştirir?
Çirkinlik, çirkinliktir,
fuhuş fuhuştur,
tecavüz tecavüzdür. Bunların
İslam'daki hükmü isimlere veya unvanlara göre değişmiyor ki herhangi bir insan üzerine koruyucu şemsiye tutulabilsin.
Hüseyin Üzmez'in suçu sabit görülürse en büyük tepkiyi, içinde yürüyegeldiği camiadan alacağı kuşkusuzdur. Aynı camianın, içinde böyle insanlar barındırmaktan dolayı büyük azap duyacağı da kuşkusuzdur. Belki burada, "islami camia" içinde yeterli oto -
kontrol sistemi var mı yok mu, bu tür yanlışlar neden yıllarca sürüyor da dışlanmıyor, sorusu sorulabilir.
Bunun da cevabı, belki, islami camia denen dünyanın, mono - blok olmaması, dolayısıyla etkin kontrol sisteminin işletilememesi gerçeği olabilir. İlginç olacak ama, son zamanlarda "Din de bizim" söylemiyle
CHP lideri
Baykal bile, "islami camia" bünyesinde yer almaya başlamıştır.
Bu camia içinde, keskin ulusalcılardan tutun, keskin laiklere, keskin radikallere, devlet yönlendirmesiyle kurulmuş
mezar evler mucidi
örgütlere kadar her tür insan - örgüt var, bu durumda kim kimi denetleyebilir ki? Tavırsa işte tavır: Bu iğrençliği bütün gücümüzle reddediyoruz! ....
Bu meselede, bir de işin, "medyaya güven" boyutu var hiç şüphesiz. Biz, sevgili medyamızın "andıçlama" operasyonlarında nasıl etkin rol aldığını biliriz. Biz, sevgili medyamızın 28
Şubat süreçlerinde nasıl bir
psikolojik savaş aracı haline geldiğini biliriz.
İçinden geçtiğimiz sürecin, filmi birkaç kere seyredilmiş bir süreç olduğunu bilmeyen yok. Bundan 10 yıl önceki filmde, Kalkancı - Aczmendi -
Fadime Şahin senaryoları, yine cinsellik pazarı kurularak arz-ı endam etmişti.
Son birkaç hafta içinde, "
Mahmud Efendi'nin trilyonluk villası" haberiyle başlayan, defileci vatandaşın "üç karı" haberiyle devam eden,
Mukaddes Emanetler bölümünde Kur'an okuyan hafızın çocuk istismarıyla beslenen ve Üzmez'e ulaşan
bomba haberlerin "Ne oluyoruz?" sorusuna yol açması gayet tabii.
Bizde medya bir
takım operasyonlar için kullanılır! Bu eskilerin "Mütearife - Kesin bilgi- Aksiyom" dedikleri şey... Bizim medyamız,
keçisi çalınan
müftü haberini "Müftü keçi çaldı" şeklinde vermekle maruf.
Onun için insanlar, medyanın bir kesiminde, diyelim
dindar kesimle ilgili bir olumsuz haberi, birkaç yerden çek etme ihtiyacı hissediyorlar. Şu sıralar Doğan grubu ile
Sabah camiası arasındaki cedelleşmede de, çıkan haberleri veya ortaya atılan iddiaları çek etmeden kullanma imkanı var mı?
Doğan grubuna katılan
Vatan gazetesinde birden bire artan "Katar'ı kötüleme" haberlerini neye yorumlamalı? Ya da tersine, Sabah'ta yeniden sergilenen Doğan grubu suiistimal iddialarını... Aslında bu bütün medya için çok temel bir problem alanı.
Ben, içinde yer aldığım "islami camia"nın medyasında bazı haberlere atıfta bulunmam gerektiğinde de, o haberleri başka kanallardan çek etme ihtiyacı hissediyorum.
Tüm medyada saptırıcı yorumlar, daha haberin üretiminde başlıyor, sonra haber merkezinde yorumlanıyor, sonra yazı işlerinin elinden geçiyor...
Haber okuyucunun ya da seyircinin önüne gelinceye kadar birkaç kere
takla atmış bulunuyor.
Enkırman ya da sunucunun ses tonu bile, haberi kanırtmanın aracı haline geliyor.
Siz de son zamanlarda bazı enkırmanların özel misyonla ekranlarda arzı endam ettiği fikrinde değil misiniz? Türkiye'de her şeyin böyle özel bir durumu varken, ve İslam alanı her türlü komploya
hedef iken, "islami camia" içinde olmak ve o camia adına bir görünülürlük sergilemek, çok özel önem kazanıyor.
Birilerinin günahlarını öne sürerek "Sizler şunu yapmıyor musunuz?" gerekçesi, islami camia adına yanlışlık yapabilmenin gerekçesi olamaz. Herkes, kirinin pasının, veya özel tercihlerinin kendisine has olduğunu
itiraf edebilmeli, İslam'a bedel ödetmemelidir.
İslami alanda müthiş bir bilgi açığının bulunduğu bir zamanda, insanların, sembolleştirilip İslam'a monte edilen simaların davranışlarıyla negatif bir bilgi bombardımanına maruz kalmasına zemin hazırlanmamalıdır.