Cumhurbaşkanı'nın vatana
ihanet dışında hiçbir şekilde yargılanamayacağı
Anayasa'da çok açık bir dille yer almasına rağmen, bunu ihlal eden bir karar verdi.
Daha önce de çok garip kararlara
imza atan
mahkeme, bir yargı mensubu gibi değil de siyasî bir parti gibi davranmaya devam ediyor. Başta
Kürt meselesi olmak üzere birçok kritik konuda inisiyatif alan ve çözüm için kendini ortaya koyan bir
cumhurbaşkanına, böyle bir hareket ne anlama gelir, herkesin çok iyi değerlendirmesi gerekiyor.
Hatırlayın,
Abdullah Gül geçen hafta Suriye'deydi. Ortadoğu'nun bu çok önemli ülkesinde Beşar Esed ile çok önemli görüşmeler yaptı. Esed'in; 'İsrail'le Türkiye'siz masaya oturmayız.' sözü, bu ziyaretin ne kadar da kritik bir öneme sahip olduğunu gözler önüne seriyor. Ziyarette öne çıkan diğer konu ise Cumhurbaşkanı Gül'ün, Kürt sorunuyla ilgili değerlendirmeleriydi. Aslında Gül'ün
Kürt meselesinde aldığı inisiyatif bir kısım çevreleri hayli rahatsız ediyor. Bu çevreler, tıpkı 1993 yılında olduğu gibi kanın durdurulmaması için provokatif karşı eylemler yapmaya başladı bile.
Sincan'daki mahkemenin başkanı, Anayasa'da olan yargılanmazlık ilkesine rağmen Cumhurbaşkanı'na '
şüpheli' diyebilmiş, bunu tam altı kez kullanarak Anayasa'yı çiğnemiştir. Sincan Mahkemesi, daha önce de aralarında
Başbakan Tayyip Erdoğan ve gazeteci Şamil Tayyar'ın da olduğu bazı isimlerle ilgili
tartışmalı kararlara imza atmıştı. Bu nedenle bir hayli dikkat edilmesi gereken bir mahkeme olduğu tartışma götürmez. Nitekim
Ergenekon'un önemli sanıklarından birisi olan Kemal Kerinçsiz,
Silivri Cezaevi'ne gitmeden önce bazı gazetecilerle yaptığı özel sohbetlerde, Sincan Mahkemesi'nin çok önemli olduğunu anlatıyordu.
Bu ülkenin anayasasına göre cumhurbaşkanlarının yargılanması mümkün değil. Bir de seçilmiş vekillerin yargı
dokunulmazlıkları var. Bütün bu dokunulmazlıklar anayasal dokunulmazlık. Ama Şemdinli'de
Yaşar Büyükanıt ile ilgili
iddianame yazdığı için
Savcı Ferhat
Sarıkaya nasıl bir medyatik lince tabi tutulmuştu hatırlıyor musunuz? Sadece bununla da kalınmadı, meslekten
ihraç edildi. Tarihe hukuk skandalı ve kara bir leke olarak geçti. Üstelik
Genelkurmay başkanları hakkında 'ne yaparlarsa yapsınlar yargılanamazlar, kendilerine bir suç isnat edilemez' gibi bir Anayasa maddesinin olmamasına rağmen...
BBC'nin yorumu, Cumhurbaşkanı'nı yargılamaya kalkışma skandalını çok iyi
analiz ediyor. BBC'ye göre 'laik kurumlar sık sık AKP'ye karşı koymak için mahkemeleri kullanıyor'. Yani bu, bir hukuk değil siyasî varyasyon. 'Hukukun siyasete alet edilmesi' sözü tam da bu konuyu anlatıyor.
Yargının siyasallaşması bir ülkenin çivisinin çıkması için yeterli bir sebeptir. Artık o ülkede hiçbir şeyi tutamazsınız. Hatırlayacaksınız, önceki gün
Danıştay 5. Daire Başkanı
Salih Er, bunca mahkeme kararına, bunca açığa çıkan gerçeklere rağmen Danıştay saldırısını
türban sebebiyle işlenen
cinayet olarak tanımlamıştı. Ertesi gün Salih Er'in söylediğinin tam aksine
Ankara 11.
Ağır Ceza Mahkemesi; Danıştay saldırısıyla Ergenekon arasında fiilî ve hukukî bağlantı bulunduğuna dikkat çekmiş, bu gerekçeyle davanın Silivri'deki Ergenekon davasıyla birleştirilmesi kararını almıştı.
Hani başta
Alparslan Arslan olmak üzere bütün Ergenekon çetesi,
yemin billah edip cinayeti kendilerinin işlediğini
itiraf etse siyasal yargı için yine hiçbir şey değişmeyecek. Çünkü bunlar gerçeklere değil işlerine gelene inanmak istiyor. Ya da ne bileyim, söylemeye dilim varmıyor ama bunlar aynı büyük tezgâhın figürleri mi yoksa!