Dün
Çanakkale Savaşları’nın 93. yıl dönümüydü... Anma etkinlikleri çerçevesinde
Gelibolu Yarımadası’nda bulunan
Anzak Koyu’nda ‘
Şafak Ayini’ düzenlendi.
Ayine geleneksel olarak dedelerini
anmak üzere
Türkiye’ye gelen
Avustralya’lılarla
Yeni Zelanda’lılar katıldı.
Bildiğiniz gibi
Birinci Dünya Savaşı’nda,
İngilizlere
destek vermek amacıyla oluşturulan birliklere ANZAK (Anzac) adı verilmekte...
ANZAK, Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu anlamına gelen (Avustralia and New Zeland Army Corps) kelimelerinin baş harflerinden meydana gelmiş bir kısaltma.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Çanakkale Savaşlarında 30 binden fazla Avustralyalı ve Yeni Zelandalı hayatını kaybetti...
***
Törende konuşan Avustralya
Savunma Bakanı Joel Fitzgibbon, Avustralya, Yeni Zelanda, İngiliz ya da
Osmanlı üniforması giydiklerine bakılmaksızın tüm askerlerin buradaki savaşta gösterdikleri cesaret, sorumluluk ve fedakárlığa hayranlık ve saygı duyduklarını kaydetti. Bakan, bu insancıl konuşmayı nezaketen mi yaptı yoksa daha anlamlı bir neden daha var mıydı?
Tabii ki vardı.
Yeni kurulan
İşçi Partisi Kabinesi’nin bir üyesiydi ve partinin temel felsefesini hümanizma oluşturuyordu.
Aslında, dünya solundaki gelişmeleri bize sol, sosyal demokrat ve ilerici partilerin anlatması gerek.
Ama ben, son zamanlarda bu kamptaki gelişmeleri en iyi izleyen www.ikincigrup.com sitesinden de yararlanarak özetleyeyim.
***
Avustralya’da geçtiğimiz 24
Kasım yapılan genel seçimlerinde
iktidar el değiştirdi.
Epey uzun bir ‘muhafazakár’ aradan sonra İşçi Partisi iktidar, partinin genel başkanı
Kevin Rudd da baş
bakan oldu.
Ülkede hızlı bir değişim ve dönüşüm dönemi başladı.
Rudd seçimlerin hemen ertesi günü BM
İklim Konferansı’na katılarak, Kyoto Protokolu’nu imzaladıklarını açıkladı.
Ardından, Avustralya’nın ‘Aborijin halkından’ geçmişte yapılan haksızlıklar nedeniyle resmen özür diledi.
***
Geçtiğimiz hafta sonu da Rudd, ‘Avustralya
2020 zirvesi’ günleri için
sivil toplum örgütlerinden seçilmiş bin kişiyi topladı.
Avustralya
Başbakanı amacını, ‘
demokrasi penceresinden içeriye taze hava püskürtmek’ olarak tanımladı. 2020 ufkunda Avustralya’nın hangi yönde ‘ilerleme’si gerektiği hakkında düşüncelerin tartışıldığı toplantılardan İşçi Partisi kendisine bir yol çizdi.
‘
Ekonomi,
Çevre, Kırsal Avustralya, Üretim,
Sağlık, Aile, Avustralya yerlileri Aborijin’ler, Yaratıcılık,
Hükümet Etme, Dünya’ başlıklı konular konuşuldu, tartışıldı...
Avustralya’yı sol dönüştürmekte...
***
Fransa’da ise...
Yerel seçimlerden zaferle çıkan Sosyalist Parti’de büyük bir atak var...
Sosyalist Parti, ideolojik programını 5. defa değiştiriyor.
Ve partinin farklı tüm akımlarının birlikte hazırlayarak önümüzdeki Kasım ayında yapılacak
Kongre’nin onayına sunacağı 21 maddelik ‘İlkeler Bildirgesi’ bir iki gün önce açıklandı.
1905’de farklı sosyalist akımların birleştirilmesi... 1946’da hümanist sosyalizme doğru bir hareket... 1969’da komünist olmayan solun birleştirilmesi...
Ve nihayet 1990’da, ‘
devrimci parti’den ‘toplumsal dönüşüm partisi’ne dönüşmek amaçlanıyordu.
Bugün,
Fransız Sosyalist Partisi, kapitalizmi yıkmak isteyen ‘devrimci’ bir
sınıf partisinden, ‘toplumsal ve çevreci bir piyasa ekonomisini’ destekleyen ‘reformist’ bir partiye dönüşüyor.
***
‘İlkeler Bildirgesi’nde, demokratik bir sosyalizmin idealine ulaşmak ve gerçek olanı kavramak, ‘insan hayatını oluşturan çatışmayı kabullenmek’ olarak
tarif edilirken; 1.madde, ‘insanoğlunun tamamen özgürleşmesi’ ile’dünyanın, çevrenin kurtarılmasını’ birlikte şart koşuyor. Sosyalistlerin ‘sosyal bir ekonomi ve çevreci bir piyasa’nın taraftarı olacakları kabul ediliyor. Fransız Sosyalist Partisi kendini AB’ci...
Evrenselci...
Irkçılığa,
yabancı düşmanlığına, siyonizm düşmanlığına karşı bir parti olarak tanımlıyor.
Kısacası, bugün
Kurultay toplayan
CHP ne ise Fransız Sosyalist Partisi o değil.
***
Avustralya’dan Fransa’ya sol da dáhil her şey derinden değişiyor, CHP ise 1930’lu yılların
Ankara’sında...
Oradan kımıldamak istemiyor.
Çünkü CHP sol değil. Tutucu bir devlet partisi... Bizim sorunumuz, sol olmayan bir partiyi sol olarak tanımlamakta direnmek.
Ve o parti, dünyanın sol partilerinin yaptıklarının tersine davrandıkça şaşırmak.
Belki de CHP’yi anlamak ve bu partinin benzerlerini bulmak için dünyadaki ‘sol’ hareketlere değil...
Dünyanın sağına...
Sağın da en ucuna bakmak gerekiyor.