Bu utanca sebep olanlardan biri olarak da eski
Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı
Sabih Kanadoğlu'na hiç şüphesiz geniş bir yer vereceklerdir. Bu
emekli yargıcın son sahne alışı Almanya'nın Frankfurt şehrinde oldu. Katıldığı panelde;
Savcı Ferhat Sarıkaya'nın meslekten atılmasıyla sonuçlanan
Şemdinli davasını hatırlatarak, "
Ergenekon soruşturması Şemdinli gibi olmaya mahkûm..." buyurmuşlar. 367 garabetinde de böyle kesin konuşmuştu.
Böylesine kesin konuşmak, bir yerlerden cesaret alanların üslûbudur ve yargıya düpedüz müdahaledir. Soruşturmayı yürüten savcıya gözdağı vermek için yapılmış bir tehdittir.
Acaba
darbe ortamı hazırlamak için yola çıkanlar gerçekten cezasız kalacak mıdır? Daha açıkça soralım: "Darbe heveslileri hedeflerine ulaşabilecek midir?"
Cumhuriyet tarihimizin en hayatî kavşağında şu tercihle karşı karşıyayız:
Ya, dünyayı ve Türkiye'yi doğru okuyamayan ve yönetimi zorbalıkla ele geçirip koskoca bir ülkeyi içine kapatarak, otoriter bir rejime mahkûm etmek isteyenler kazanacak.
Ya da, kendimizle ve dünya ile
kavga etmekten vazgeçmeyi savunan, hukukun üstünlüğünü, herkesin
hesap vermesini, şeffaflığı, demokratik laikliği, bireyi ve özgürlükleri savunanlar kazanacak... Darbeciler kazanamayacak.
Çünkü
yüksek yargı mensuplarının vicdanlarını kanattılar.
367 kararı için, onurla
hizmet etmiş yılların hukukçularına
baskı yaptılar. Onların, "bunu torunlarıma anlatamam" diyerek gözyaşlarıyla yaptıkları itirazların, vicdanları harekete geçireceğini görecekler.
Darbeciler kazanamayacak.
Çünkü artık
Amerika onlarla değil,
Avrupa karşılarına dikilmiş "sakın niyetlenmeyin" diyor. Kara kaşımızı, kara gözümüzü sevdikleri için değil, Türkiye'yi kendileri için çok önemsediklerinden böyle yapıyorlar. Açıkça söylüyorlar: "Demokrasi hard diskinizde
yazılım hatası var. Görmezden gelemeyiz, sizi idare edemeyiz."
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı (Başbakanı) Barroso net ifade ediyor: "Bu çağın en önemli olayı, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği olacak.
Müslüman bir ülkenin tam laik ve tam demokratik bir sistemle Avrupa Birliği'ne katılması, uluslararası ilişkilerde inanılmaz bir etki yapacaktır."
Darbeciler kazanamayacak.
Çünkü bu defa devletin ortak aklı devreye girecek. Darbe teşebbüslerinin çıkmaz
sokak olduğunu, Cumhuriyet tarihinin en büyük projesinin Avrupa Birliği üyeliği olduğunu gören, bilen âkil adamlar var bu ülkede.
Onlar seslerini yükseltecekler. Bu ülkenin gerçek aydınlarının, ana gövdeden kopartılmasının, milli bünyeye vereceği zararların farkındalar. Onlardan biri eski MİT
Müsteşar Yardımcısı
Cevat Öneş, bakın
Radikal gazetesinde ne yazdı:
"Cumhuriyet Gazetesi'ne
bomba atılması,
Danıştay saldırısı,
Cumhuriyet mitingleri gibi gelişmelerde "Ergenekon" bağlantısı bulunduğu iddialarını da artık göz ardı edilebilecek, '
Susurluk' gibi üstü örtülebilecek, münferit olaylara dayanan polisiye vakalar olarak görmememiz gerekiyor.
Darbe teşebbüslerinden Cumhuriyet tarihinin AB gibi en önemli
medeniyet projesinin öldürülmesine;
rahip Santoro'dan Hrant Dink'e,
Malatya katliamına uzanan, aydınlarımızı tecrit etmek isteyen, provokasyonlar düzenleyebilen bir zihniyet yapısını, gerici/çıkarcı bir kirli dokuyu sorgulayıp mahkûm edebilmeliyiz, devlet olarak mahkûm edebilecek güçteyiz. Sivil, askerî kurumsal yapılarımız, Cumhuriyetimiz'in kuruluş felsefesine uygun şekilde korunabilen temel yapıları içindeki
çürük elmaların ayıklanmasında, devletin korunması refleksini göstererek, çıkar hesabı içinde olanların tuzağına düşmeyecek derecede bilgiye/tecrübeye sahiptir." (14
Nisan 2008) Evet, Ergenekon'un sonu Şemdinli gibi olmayacak. Darbelerin, bu ülkenin alın yazısı olmadığını herkes görecek...