İçeriden ve dışarıdan yapılan yorumların ağırlık noktası, bunun bir "yargı darbesi" olduğudur.
CHP'nin, belli bir medya grubunun -ki üç medya patronunun kontrolünde- bazı üniversite yönetimlerinin ve asker-yargı bürokrasisinin
cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde başlayan tavır ve davranışları bu yorumlara haklılık payı vermektedir.
Ancak bu çabalar sonuç vermedi.
AK Parti daha fazla bir
oy oranı ile yeniden tek başına
iktidar oldu ve Meclis'te istediği kişiyi de
cumhurbaşkanı olarak seçti. Bunun üzerine ısrarla yeni bir söylem geliştirildi: "AK Parti
laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelmiştir, kapatılmalıdır..."
Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı iddianamesini vermezden 40 gün önce 3
Şubat 2008'de, Cumhuriyet gazetesinde
emekli Tüm
general Doğu Silahçıoğlu "Çıkış Yolu" başlıklı bir yazı yazdı. Prof. Dr.
Eser Karakaş,
Star gazetesindeki köşesinde dün bu yazının geniş bir özetini dikkatlerimize sundu. Emekli general şöyle diyor:
"Siyasal
İslam bugün
Türkiye'de iktidara kadar uzanmıştır. Kim ne derse desin Siyasal İslam Türkiye Cumhuriyeti'ni teslim almıştır. Siyasal İslam'la mücadelede yapılması gereken yalnızca bir şey kalmıştır. O da AK Parti iktidarının yönetimden uzaklaştırılmasıdır. Bugün için yanıtı bulunması gereken soru; AKP'nin yönetimden nasıl uzaklaştırılacağıdır. Laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelen 'AKP' hakkında '
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı' tarafından '
Anayasa Mahkemesi'nde
dava açmak ve 'AKP'nin kapatılmasını sağlamaktır. Anayasal kurum ve kuruluşların da desteğini sağlayarak, laik Cumhuriyetin yanında yer alan demokratik kitle örgütlerini, sendikaları, meslek kuruluşlarını ve 'sol muhalefeti' bir araya getirmek; geniş
halk yığınlarını harekete geçirmek, hareketin yarattığı etkiyle 'sol muhalefeti' giderek güçlü hale getirmek...
Tarihsel öğreti. '27
Mayıs 1960 Devrimi' öncesinde, DP iktidarının siyasal baskılarına ve antidemokratik uygulamalarına karşı, CHP Genel Başkanı İsmet
İnönü, TBMM'de seslenmektedir: Şartlar tamam olduğu zaman, milletler için ihtilâl meşrû bir haktır!.."
Bu
emekli generalin Cumhuriyet gazetesinde, 21 Şubat 2008'de "Ümmetçiler ve Milliyetçiler" başlığı ile yazdığı yazıda,
İstiklal Marşı'mızdan ve Mehmet Akif Ersoy'dan nasıl gocunduğunu gösteren ifadelerini de hatırlayalım:
"Milliyetçiler ve
dindar kitleler arasında derin bir anlayış farkı vardır. Bu fark Türk milliyetçisi Nihal Atsız'la, şeriat ümmetçisi Mehmet Akif'in düşünce yapısındaki fark kadardır!.. (Akif) Bugün coşku içinde okuduğumuz İstiklal Marşı'mızın 10 kıtalık tüm metnine 'Hakk', 'ezan', '
cennet', 'iman' gibi sözcükleri ustalıkla yerleştirmiş, ama bir tek Türk sözcüğü için yer bulamamış (bir) ümmetçidir."
Ulusalcılık adı altında nasıl bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu, onların nasıl bir kararlılık içinde bulunduklarını anlamamız için bunları bilmek zorundayız. Bu insanların
kapatma sürecinde doğacak
ekonomik krizin, işlerini daha da kolaylaştıracağını sevinçle anlattıklarını da eklemeliyiz.
Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti'yi kapatıp kapatmayacağı soruluyor. Benim kanaatim kapatacağı yönündedir. Hem de ya 8'e 3, ya da 9'a 2.
AK Parti'yi rehavete sürüklemek için bunun tersi yönde yapılan yorumların hiçbir samimiyeti yoktur.
Yapılacak tek şey var. MHP ile anlaşarak
parti kapatmanın zorlaştırılacağı ve yeni demokratik reformların da yer alacağı bir anayasa değişikliği paketinin Meclis'e getirilmesi ve bunun referanduma sunulmasıdır.
367 hamlesi ters tepmişti. İnşallah bu parti kapatma hamlesi de ters tepecektir. Şer gibi görünenlerde ne hayırlar olduğunu biz bilemeyiz... Şunu da unutmayalım;
demokrasi hep cesur ve kararlı insanların öncülüğünde ilerlemiştir.