Cumhuriyet Gazetesi başyazarı, kendi cemaati içinde "
İlhan Abi" olarak biliniyor.
Bir kesim onu seviyor, sayıyor ve "
bilge" olarak nitelendiriyor. O da onlara kılavuzluk ediyor.
Bilge; bilgili, iyi ahlaklı, olgun ve örnek kimse demek. Acaba İlhan
Selçuk nasıl bir bilge? Neyin bilgesi? Neyin örneği? 12
Mart 1971 askerî müdahalesi sonrasında ortaya çıktı ki,
sivil ve askerlerden oluşan bir cunta, 9 Mart 1971'de bir
darbe ile
ülkeye el koymak için yıllarca
hazırlık yapmış. Bunların lider kadrosu içinde
İlhan Selçuk da var. O yıllarda kendisiyle birlikte hareket eden Hasan
Cemal, önceki gün
Milliyet gazetesindeki köşesinde açık açık yazdı: "İlhan Selçuk gözaltına alınınca neredeyse kırk yıl öncesine gittim. 1969'u, 1970'i, 1971'i düşündüm. Darbeci ya da cuntacı yıllarımı... Bu işlerin içindeki birçoğumuz gibi ben de mesleğimi o zamanlar
devrimci diye
tarif ediyordum. Bir
araç olan askerî darbe ile 'devrim'in önünü açacaktık çünkü... Öyle inanıyorduk. Gözümün önünden geçip giden filmin karelerinde kimler yoktu ki. Doğan Avcıoğlu'yla İlhan Selçuk vardı, İlhami Soysal'la Uğur
Mumcu vardı, Cemal Madanoğlu Paşa'yla birlikte daha nice
general ve asker kişi vardı. O tarihlerde 'darbe'nin peşindeydik. Özellikle
Ankara'da askerle 'organize işler'in içindeydik. Bize çalışan bazı devrimci
gençler sağda solda
bomba patlatarak asker için darbe ortamı oluşturuyordu. "
Ordu-
gençlik el ele, millî cephede!" mitingleri düzenleniyordu.Bir keresinde, bir arkadaşı tarafından kazayla öldürülen devrimci bir genç için, "
Ülkücüler vurdu!" denilerek neredeyse bütün Ankara ayağa kaldırılmış, büyük bir gösteri yapılmıştı. Her şey darbe içindi!
Her şey, 'cahil
halk'ın oylarıyla
seçim sandığından çıkan işbirlikçi, yobaz, gerici düzene son vermek içindi.Her şey, cici
demokrasi diye yerin dibine batırdığımız çok partili demokrasinin çanına ot tıkamak içindi. Ama olmadı. 9 Mart değil
12 Mart kazandı!"
Şimdi
Ergenekon çetesiyle ilgili soruşturmada ortaya çıkanlar,
Hasan Cemal'in anlattıklarıyla bire bir örtüşmüyor mu? Aynı filmi bir daha seyretmiyor muyuz? Pekiyi "bilge" bugün ne yapıyor? Aynı rolü bir daha oynuyor.
Yorum yapmıyorum. Kendisi köşesinde yazıyor. Hatırlarsınız,
Danıştay Başsavcısı
Tansel Çölaşan, geçenlerde hem de Dünya Kadınlar Günü'nde yaptığı bir konuşmada, "27
Mayıs, darbe değil devrimdir,
Menderes ve arkadaşları asıldığında halk bunu coşkuyla karşıladı." dediğinde, "bu bir hukuk cinayeti" diye tepki görmüş ve istifaya çağırılmıştı ya. Meğer İlhan Selçuk, bu konuda yazı yazmış ve aynen şöyle demiş:
"
27 Mayıs askerî darbe mi?.. Başlangıçta öyleydi... Ancak bir devrim halk ayaklanmasıyla da başlayabilir; askerî müdahale, gençlik eylemi, emperyalizme direniş,
işçi başkaldırısıyla da uç verebilir... Ve bu köşeye sığmayacak çapta bir hukuk değişimiyle 27 Mayıs müdahalesi devrime dönüştü... Danıştay Başsavcısı Sayın Tansel Çölaşan'ın 27 Mayıs'ı "devrim" diye nitelendirmesi hem bilimseldir, hem hukuksaldır... Üstelik Çölaşan'ın nitelemesi özünde anayasaldır..."
İşte bilgelik budur.
Devrim için her şey mubahtır. Önce darbe olsa da, insanlar idam edilse de aslolan devrimdir. Buradaki
mesaj açıktır.
AK Parti de,
Demokrat Parti gibi Cumhuriyet'in laik yapısıyla oynamaktadır. Şartlar bir defa daha oluşmuştur. Yine bir devrim gerekmektedir. Şöyle demiş: "Ülke altüst... Herkes birbirine soruyor: Ne olacak? Bu gidişle bir şeyler olacak. Sonra oturup mazlum rolünde ağlamasınlar."Ne diyelim?.. 9 Mart hesabını, yine bir 12 Mart hesabı bozmasın?Üstelik bu defa demokratik bir hesaplaşma ile karşı karşıyayız.Ya İttihatçılık, ya demokrasi...