"Ataların yaptığı iyi bir şeydir, bugünün şartlarına da uygundur, devam ettirirsiniz. Ama atalarımızın yaptığının bugün artık iyiliği kalmadıysa, aleyhimize sonuçlar ortaya koyuyorsa, onlar hakkında kendimiz düşünmeliyiz. Demek ki herkesin kendi aklını kullanıp düşünmesi lazım. Hiç mi yanılmadı atalarımız? Bunu argüman olarak koyduğunuz zaman bunun karşısında durulmaz."
Müslümanların elinde
Allah tarafından vahyedilmiş kitapları (Kur'an-ı kerim) ve önlerinde, Allah tarafından eğitilerek ümmete örnek olarak gönderilmiş peygamberleri (onun söyledikleri ve yaptıkları) var. Müslümanların dini, kendiliklerinden din uydurmuş veya
ilahi olan dini bozmuş ataların yaşadığı ve
miras bıraktığı din değildir. Müslümanların dini (
İslam) Kur'an'a ve Peygamberimizin örnekliğine dayanmaktadır. Müslümanların ataları da dinlerini bu iki kaynaktan alarak öğrenmiş ve öğretmişlerdir.
"Dini kaynaktan alarak öğrenme" işine ictihad denir. Kendileri ictihad edecek kadar alim olmayanlar elbette alim olan atalarının söylediklerine bakacaklar, hatta onlara değil (çünkü bunu da yapamazlar), kendi zamanlarında yaşayan hocalara soracaklardır. Hocalar "Biz Kur'an'a, sünnete bakmayız, bizim için yol gösterici olan müctehid atalarımızın söyledikleridir" derlerse hata etmiş olurlar. Doğrusu hem onların nasıl anladıklarına bakmak, hem de asıl bağlayıcı olan kaynaklara (Kur'a ve sünnete) bakmaktır. Ama bu da ilim ister, ilimsiz olmaz.
Bu genel kaide (usul) açısından meselemize; yani başörtüsünün, daha doğrusu örtünmenin dindeki yerine ve hükmüne gelelim.
"Ama atalarımızın yaptığının bugün artık iyiliği kalmadıysa, aleyhimize sonuçlar ortaya koyuyorsa, onlar hakkında kendimiz düşünmeliyiz." Deniyor.
Atalarımız Kur'an'a ve sünnete bakmışlar, kadınların başlarını da örtmelerinin farz, açmalarının
haram olduğu sonucuna varmışlar. Bu konuda ihtilaf da etmemişler; bütün asırlarda "başörtüsünün Kur'an'da ve sünnette var, örtmenin farz olduğunu" söylemişler. Profesöre göre "bu anlayışın iyiliği kalmamış ve aleyhimize sonuçlar doğuruyormuş".
Tabii bu iki hükme de katılmamız mümkün değildir.
Başörtüsünün farz olduğuna inanan milyardan fazla müslümana göre baş dahil örtünmek kötü değil, iyidir. Dar görüşlü, dindarlaşma düşmanı, laikçi, hak ve özgürlükleri yalnız kendileri için isteyen bir zümre, ellerindeki gücü kötüye kullanarak başörtüsünü yasaklamasa bundan kimsenin zarar gördüğü de yok. Dinimize göre eğer hayat zorunlu kılıyorsa, zorunluluk ölçüsüne göre haramlar ortadan kalkar. İşi, durumu, imkanları bir yerini açmasını gerekli kılan erkek ve kadın o yerlerini -gerekli olduğu sürece ve miktarda- açar. Şu halde örtünme emri hayatı güç, çekilemez hale getirmez. Ama okuyan bir kızımız başını örttüğü zaman "aklını örtmediği için" bundan bir zarar görmez, sıkıntı da çekmez. Sıkıntı örtmeden değil, bunu yasaklamaktan geliyor. Biz ilahiyatçılara düşen, zalimlerin yanında değil, mazlumların yanında yer almaktır.
Her zaman söylüyorum, bir daha tekrar edeceğim: İslam'da başörtüsü yok diyenler bu düşünce ve
inançlarını uyguluyorlar, izin versinler de var diyenler de kendi inanç ve görüşlerini uygulasınlar. Bir yerde dayatma varsa bunun atalara, babalara, analara, devlete ait olması neyi değiştirir?