Şaşırtıcı değil. Herkes
doğal rolünü oynuyor. Seçmen kitlesinin hatırı sayılır bölümü başörtülü olan ve kadimden beri başörtüsünden yana tavır koyan MHP'nin desteği normal.
Yüzünde hayret ifadesi olanlar, MHP'yi tanımadan yönlendirmeye çalışanlar. AK Parti'nin ayağına gelen bu pası ıskalaması siyasi
intihar olurdu. Her iki partiye aba altından
sopa gösterenler tahmin ediliyordu. İktidarı AK Parti'ye, muhalefeti ise MHP'ye kaptıran
CHP'nin sessiz kalmayacağı da biliniyordu. Ancak CHP'nin gerilimi bu kadar yükseltmesi beklenmiyordu. 22 Temmuz
seçimlerinde denediği taktiğin AK Parti'yi büyüttüğünü göre göre aynı tavrı takınması gerçekten
sürpriz oldu.
AK Partililer
Baykal'ı ellerini ovuşturarak izliyordur. Hele bir de başörtüsü mitingleri yapılacağı söylentisi gerçekleşirse
iktidar partisi için kaymaklı kadayıf olur. Baykal'ın çıkışını izah etmek çok kolay değil. Partiler arası rekabette dinî konularda gerilim taktiğinin ters teptiği tecrübeyle sabit. Parti içi muhalefet Baykal'ı zorlayacak cinsten değil. Hariçten gazel okuyan
Tuncay Özkan'ın kerameti kendinden menkul!
Sarıkız öldü, ayışığı söndü, Ergenekon'dan çıkış 2009'dan sonrasına ertelendi. O halde CHP liderinin bu sinirinin sebebi ne olabilir? Mutabakatın dışında tutulmaktan alınmış olabilir mi?
Şu sözler CHP liderinin grup konuşmasından: "Bu
düzenleme, sadece üniversitelerde değil, tüm resmî eğitim sistemi içinde
türban denilen, geleneklerimizin parçası olmayan, dışarıdan dayatılmış olan
ithal kıyafetin, devlet sisteminin içine doğru gelişmesinin önünü açmıştır.
Anadolu'daki kadınlarımızın yaşmağı, başörtüsü değildir. Gelen, Arap-Vahabi, Abbasi-Emevi
İslam yorumunun Anadolu halkına dayatıldığı bir
yabancı üniformadır."
Baykal'ın grup toplantısındaki sert konuşmasını tersinden okuyup şöyle bir
teklif yapabiliriz: Baykal aslında başörtüsüne karşı olmadığını, ithal biçimiyle kavgalı olduğunu savunuyor. Anadolu'da yaşatılan başörtüsüne yani örtünün bir türüne cevaz veren Baykal, çözümün parçası haline getirilebilir. Meşru, kabul edilebilir ve milli örtünün tanımını Baykal yapsın. İster karakalem çalışsın isterse manken kullanıp fotoğrafla anlatsın. Malzeme olarak, son seçimde Yozgat'ta dağıttığı başörtülerini veya iffetin sembolü olarak
Bosna Hersek'e götürdüğü yazmaları kullanabilir. Manken olarak seçim afişlerinde yer verdiği başörtülü bayanı istihdam edebilir. Kanunun gerekçesinde ise bir dönem başucundan ayırmadığı Şeyh Edebali'nin sözlerine atıf yapabilir. Mesela 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' cümlesinden yararlanabilir.
Kanunlarda, hem de
özgürlük verilirken kıyafetin bu kadar ayrıntılı anlatılması Türkiye'ye özgü bir garabet. Bazı yazarlar bu fotoğrafın üniversite kapısındaki kontroller için büyük kolaylık sağlayacağını söyleyecek kadar ileri gidiyorlar. Orta
öğretimde kapıda durup saç kontrolü yapan müdürlere 'gestapo' diyen medyanın, üniversite kapısına aynı zihniyeti taşıması ne kadar tutarlı? Akademik camia bile çelişkiden kurtulamıyor.
İstanbul Üniversitesi Rektörü Mesut Parlak, "Fiyonk mu yaptı, çenesinin altından mı bağladı? Üniversiteye girerken çenesini altından bağlayan
genç kızımız, derste istediği gibi bağlarsa ne olacak? Herkesin başına adam mı dikeceğiz?
Anayasa bu kadar mı ayağa düştü? Üniversite öğretim üyeleriyle 'kandırılmış' kesim karşı karşıya getirilecek. Üniversitedeki huzur bozulacak. 3 yıldır türbanla ilgili tek bir olay yaşanmadı üniversitede. Ne yapılmak isteniyor?" diyor.
Sayın
rektör ne yazık ki özgürlük adına konuşmuyor. Öyle olsa aslında '
Bilim ve bilim yuvaları bu kadar mı ayağa düştü? Biz insanların kafasının dışıyla değil içiyle ilgileniyoruz.' demeliydi. 'Yasak var, sorun yok' mantığından hareket edilerek internet
yasaklanırsa
bilişim suçları, çanta taşımak engellenirse
kapkaç olayları bitirilebilir!