‘Bugün artık
derin devlet MİT değil. Bugünün derin devleti Jandarma
İstihbarat Teşkilatı
JİTEM.
Bu teşkilatı kurduğunu söyleyen o
emekli general on yıl sonra tutuklandı. On yıl içinde kaç cesetten sonra acaba bu oldu? O cesetleri de saymak gerek.’
Veli Küçük’ün ‘JİTEM’i ben kurdum’ demesine rağmen geçmişte askeri yetkililer JİTEM’in varlığını sürekli inkar etti.
***
JİTEM, ilk kez
Kasım 1993’de
Cem Ersever ve iki yardımcısının garip bir şekilde öldürülmelerinden sonra gündeme geldi...
O güne kadar sadece
Güneydoğu’dakilerin duyduğu bir gizli teşkilattan bahsedilmeye başlandı:
Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele, yani JİTEM.
Sonraki beş yıl boyunca
Türkiye, failleri saptanamayan, yakalanamayan bu esrarengiz
cinayetleri konuştu.
Her gün yeni bir fail çıktı.
Ortaya JİTEM’le, Ersever’le, itirafçıların cinayetiyle ilgili ürpertici
belgeler, bilgiler,
tanıklıklar döküldü.
Yasalar, nizamnameler üstü bir resmi kuruluşun varlığından söz ediliyordu...
***
Oysa dönemin
Genelkurmay Başkanı Doğan
Güreş’e göre JİTEM bir hayal ürünüydü.
1995 yılında,
Yalova’da Doğan’a ‘JİTEM’i siz mi kurdunuz’ diye sorulduğunda:
‘Ya
sabır’ der gibi ellerini iki yana açan Doğan şunları söylemişti: ‘JİTEM diye bir
örgüt yok. Jandarmanın istihbarat birimi var.
Veli Küçük komutanımla bu birime yeni bir düzen verdik, etkin çalışmasını sağladık. Hepsi bu...’
Sadece o mu?
1988-1992 yılları arasında MİT Müsteşarlığı, ardından da
Jandarma Genel Komutanlığı yapan 28
Şubat Paşası ve ardından da
Cavit Çağlar’ın bankacısı
Teoman Koman kendisine JİTEM’i soran
TBMM Susurluk Komisyonu’na ne diyordu?
Türkiye’de
halk iradesi geçerli olmadığı için komisyonun davetine gitmiyor, lütfedip
mektup yolluyordu:
‘Jandarma teşkilatı içinde JİTEM adında
legal ya da illegal bir örgüt kurulmamıştır, yoktur. Ama
jandarma dışında bu ismi kullanıp kanunsuz işler yapan bir grup vardır.’
Yaşlı başlı kocaman adamların, işgal ettikleri makamlara bakmadan, pişkin bir soğukkanlılıkla, yalan söylediği v
e devlete güveni sıfırladıkları bir ülkeyiz...
Çat, pat her konuya ait açıklama yapan kurumların söyledikleri de bu nedenlerle halk indinde genellikle hiç de inandırıcı bulunmuyor.
***
Doğan Güreş’in ardından gelen
Org. Hakkı
Karadayı döneminde JİTEM’in lağvedildiği söylendi.
Söylendi ama...
Pek inandırıcı olamadı... Öyle ki, en son 9 Kasım’da
Şemdinli’deki
Umut Kitabevi’nde patlayan bombanın ardından
TBMM Başkanı Bülent Arınç hükümete çağrıda bulundu:
‘JİTEM var mıdır, nasıl çalışmaktadır, nasıl bir görev yüklenmiştir? Net bir açıklama yapılmalı.’
İnsan Hakları Komisyonu Başkanı
Mehmet Elkatmış’ı konuyu araştırmakla görevlendirdi. Ama zaten Susurluk Komisyonu Başkanı Elkatmış, bu konuyu daha önceden de araştırmış ve konuya derinliğine
vakıf olmuştu...
Gene TBMM’nin ‘
Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu’ da bu soruya
cevaplar vermişti...
1995 yılındaki bu cevap şöyleydi:
‘JİTEM’in faaliyetlerinin ne olduğu anlaşılamamıştır. (...) Devlet organlarının kanunlarla sınırlı görev ve yetkileri aşılıp,
yasal boşluklardan yararlanıp yeni kurumlaşmalara gidildiği görülmüştür. (...) JİTEM yetkisiz, görevsiz olduğu polis mıntıkasında polisten habersiz
operasyon yapmaktadır. Yasal dayanağı olmayan ve buna rağmen kuruluş amacından saparak bazı yasadışı olaylarla birlikte anılan kuruluşun faaliyetlerine son verilmesi hukukun üstünlüğüne inanan devletimiz lehine olumlu bir davranıştır.’
Ne var ki bu raporlar hiç bir zaman
TBMM Genel Kurulu’na inmemişti...
***
Jandarma İstihbarat Teşkilatı’nın resmen kurulmasını öngören
yasa tasarısı TBMM gündemine geldiğinde tarihler 1999’u gösteriyordu...
Jandarmaya dinleme,
teknik izleme, kamu kuruluşlarından belge isteme yetkisi beş yıl sonra, 5397 sayılı yasayla verildi.
Halbuki...
Bu gelişmeler yaşanırken, basında yeni haberler çıkıyordu: 1994’te,
ODTÜ’de öğrencilerin yakaladığı,
sivil bir ast
subayın üstünden JİTEM kimliği çıktı. Olayı ODTÜ Rektörü Sevük, doğruladı. 1999’da
Ankara DGM’de yargılanan üç
DHKP-C üyesi, ‘İrfan Başbuğ Caddesi’ndeki JİTEM birimine’ saldırıya hazırlıkla suçlandı.
Ersever’in itirafçı ekibinden
Adil Timurtaş,
İstanbul’da JİTEM kimliğiyle
haraç isterken yakalandı.
Diyarbakır 3. Ağır
Ceza Mahkemesi’nce cinayet ve çete kurmak suçundan
tutuklama kararı bulunmasına karşın, ifadesi alınıp serbest bırakıldı.
Eski itirafçılardan
Abdülkadir Aygan,
Avrupa’ya kaçıp, tanık olduğu olayları anlattı. Onun açıklamalarından yola çıkarak 12 yıl önce gözaltında kaybolan Murat Aslan’ın kemikleri dağda bulundu. Diyarbakır
Cumhuriyet Savcılığı, JİTEM üyesi oldukları, 1992-94 arasında sekiz cinayete katıldıkları iddia edilen beş itirafçı, bir emekli subay ve bir
muvazzaf astsubay hakkında
dava açtı.
***
Bunları yazmak...
Belgeleri sıralamak...
Pişkince yalan söyleyenleri ifşa etmek...
Bir işe yarar mı?
Peşinen söyleyeyim, hukukun ve utanmanın olmadığı bir yerde pek bir işe yaramaz...
Şayet bir gün utanma ve hukuk buralara gelir de, birileri geriye dönük ‘utanmazlıklar tarihi’ yazmaya kalkar ise, onlara malzeme olur...