Son gelişmeler karşısında fazla heyecan göstermeyen bir gazetede
Ergenekon’la ilgili haberinin alt cümlesi şöyle: ‘
Susurluk’tan Dink Cinayeti’ne kadar her taşın altından çıkan
Veli Küçük, sonunda tutuklandı.’
İçerde ise
Veli Küçük’ün kim olduğu şöyle özetleniyor: ‘Emekli
Tuğgeneral.
JİTEM’in kurucusu.
1996’da Susurluk’ta ölen Çatlı’nın cenazesini almak isteyince adı gündeme gelmişti.
Gazeteci Hrant Dink cinayetinde adı geçti.
Cumhuriyet tarihinde polis tarafından
gözaltına alınarak sorgulanan ilk
paşa
unvanını aldı.’
***
Kanlı ve akçalı ‘her taşın altından’ çıkan Veli Küçük’e neden bugüne kadar yargı dokunamadı?
Örneğin, hakkında devletin çok önemli kurumları tarafından inanılmaz iddialar ileri sürülen Susurluk Skandalı’ndan nasıl kurtuldu?
Dünkü star bu soruya yönelik hafızalarımızı tazeliyordu:
‘Küçük’ün adı son dönemde pek çok karanlık olayla beraber anıldı.
Susurluk Skandalı’nın patlak vermesinin ardından
Abdullah Çatlı’yla
telefonda konuşan son kişilerden birisi olduğu belirlendi.
Fakat Küçük, ne çağrıldığı
TBMM Susurluk Komisyonu’na gitti, ne de hakkında adli bir
soruşturma açılabildi.
Savcılığın yaptığı suç duyurusu üzerine kurulan ve 3 generalden oluşan
komisyona ifade veren Küçük, Abdullah Çatlı ve
Sedat Peker gibi isimlerle, istihbarat temini için konuştuğunu öne sürdü.’
Söyledikleri kabul gördü ve üç kişilik komisyon hakkında ‘
takipsizlik’ verdi...
***
Gerçek bir hukuk devletinde TBMM’nin çağrısına bir askeri bürokrat ‘hayır’ diyebilir mi?
Bizde diyor ve hiçbir şey olmuyor...
Gerçek bir hukuk devletinde ‘askeri yargı’ olur mu? Olmaz ama bizde oluyor...
Çok olumlu bu son gelişmeler acaba ‘hukuk devleti’ olmanın gereğine yönelik zihinsel ve kurumsal değişimi de ardından getirecek mi?
Yoksa bu vahamet düzeyi iyice kabaran bir azgınlığa dur diyen mevsimsel bir tokat mı? Bu soruya anında
cevap vermek çok kolay gözükmüyor.
***
Bu soruya cevap vermek neden zor?
Birincisi Veli Küçük’ün kurucusu olduğu JİTEM karşısındaki resmi tavrın belirsizliğinden...
Örneği aşağıdaki haber cuma günü sadece star ve
Milliyet’te yer aldı: ‘
Türkiye’nin
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (
AİHM) ceza almasına neden olan Mehmet Şerif Avşar’ın öldürülmesi davasında, askeri
mahkemenin serbest bıraktığı
sanık JİTEM görevlisi uzman
çavuş Gültekin Sütçü hakkında davaya
bakan Diyarbakır 3. Ağır
Ceza Mahkemesi
tutuklama kararı aldı.
Cinayetten 13 yıl sonra yakalanan ve 7.
Kolordu Askeri Mahkemesi’ne çıkarılan Sütçü,
tahliye edilmişti’
Ağır ithamlar karşısındaki sanık tutuklanıyor ama askeri mahkemece serbest bırakılıyor...
Sivil mahkeme yeniden ‘tutuklama’ kararı veriyor... Bu garip çelişki bir türlü aşılamıyor...
Şemdinli’de de
sivil mahkemenin 39 yıla mahkûm ettiği iki JİTEM’ci
subay gene askeri mahkemece serbest bırakılmamış mıydı?
***
Veli Küçük sonrasını tam olarak görmeyi engelleyen bir başka haber de gene dünkü gazetelerde vardı: Hatırlanacağı üzere ‘Vatansever Kuvvetler Hareketi’ne yönelik operasyonda ele geçirilen bir el bombasının ‘
Ümraniye’de bulunanlarla aynı seriden olduğu belirlendi’
Ama...
‘
Genelkurmay Hukuk Müşavirliği, ‘Girdap’ operasyonu kapsamında tutuklanan ‘Vatansever Güçbirliği Hareketi’ üyeleriyle
ihale pazarlığı yaptığı telefon dinlemesine takılan görevli askerlerin yargılanmasına izin vermedi.’
Müşavirlik, ‘22 Ocak’ta
Ankara 11.
Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen yazıda, telefon kayıtlarının da bulunduğu dosyanın incelendiğini ve suç unsurlarının oluşmadığına kanat getirildiğini belirtti.’ İhalelerle ilgili konuşma kayıtlarının dökümü ile bu gelişme yan yana yer aldı.
***
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana ‘hukuka’ karşı gizli bir devlet örgütlenmesi hep varolagelmiş...
O nedenle de Türkiye adam olmuyor...
Çünkü hukuksuzluğun denetlenemediği bir devlet olamaz...
Son dönemlerde is
e devletin iyice çürümeye başladığını gördük...
En hızlı gelişen husus çeteleşmeydi...
***
Şimdi bir yol ayrımındayız...
Berlin Duvarı çöktükten sonra, tüm NATO ülkeleri Ergenekon türü teröre kaynaklık eden devlet içi illegal Kontr-Gerilla örgütlenmelerini yok etti...
Bir tek bu yapı Türkiye’de varlığını devam ettirdi ve özerkleşti...
Devletin gözü önünde ve neredeyse bir kısmının bilgisi dáhilinde fink atan bu çeteler himaye gördü... TBMM Komisyonuna
posta koyan ve hiç yargı önüne çıkmayan bir Veli Küçük olayını kim, nasıl açıklayabilir ki?
***
Biz bundan böyle İttihat ve Terakki zihniyetini tümüyle
tasfiye edecek miyiz, edemeyecek miyiz?
Edemeyecek isek, bu yeniden azmaya yönelik bir geçici
temizlik olacak...
Çünkü Veli Küçük gibilerinin ardında ‘vatanseverlik’ kavramını kendinden menkul bir hamasetin ışığında ‘hukukun ırzına geçmek’ olarak algılayan tarihsel çetecilik var...
Ve o çeteciler hala mebzul miktarda ortalıkta.