Yıllar önce bir bebeğin ilk "
Hayat bilgisi"
dersini almasını gülerek izlemiştim.
Daha birinci yaşını doldurmamış olan bebek,
dedesinin dizinde oturmaktaydı.
Bebek minik elleriyle dedesinin burnuna, kulaklarına, yanaklarına dokunuyordu. Derken sağ elinin işaret parmağını dedesinin
burun deliğine sokuverdi.
Dede torununun elini tutup, yüzünden uzaklaştırdı.
Sonra bebeğin elini tutarken kendi elinin işaret parmağını bebeğin yüzüne yaklaştırdı...
- Bak evladım bu benim parmağım, bu senin parmağın. Bu benim burnum, bu da senin burnun. Herkes kendi burnuna kendi parmağını sokar, dedi.
Bu ilk hayat bilgisi dersini izleyen odadaki bizler kahkahalarla gülmüştük derste gösterilen örneğe.
Şimdi herkesin başkasının işine karışıp
akıl öğretmesinin toplumsal bir alışkanlık haline geldiği bu dönemde böyle bir dedenin çıkıp hepimize benzer bir ders vermesi mi gerekiyor, diye düşünüyorum zaman zaman.
Bu
sanal dede şöyle dese hepimize:
- Hepiniz kendi aklınızı kendi işlerinize yorsanız ve başkasının işine burnunuzu sokarken, o burnun Pinokyo burnu görüntüsü verdiğini de görseniz doğru olur...
Akıl küpleri
Başkalarının işine burun sokmak sade
siyasette değil her meslekte sık sık rastlanır hale geldi.
Örnek verirsek.
Başbakan Erdoğan, partisinin
Ankara Belediye Başkan
adayını belirlerken, herkes öylesine akıl küpü oldu ve bu küplerdeki akıllar öylesine cömertçe Erdoğan'ın aklına sunuldu ki...
AK Parti'nin seçimde yenilmesini isteyenler, AK Parti'nin kapatılması için yayınlar yapanlar, Erdoğan ve ekibini gizli gündemle ülkeyi şeriat rejimine götürmeyi amaçlamakla suçlayanlar ve AK Parti'ye oy veren kitleleri bilinçsiz ve cahil bir kalabalık olarak görenler, bir ağızdan
Melih Gökçek'in aday yapılmaması gerektiğini yazıp söylediler.
Sonunda Erdoğan da
Melih Gökçek'i "kardeşim" diyerek yeniden aday gösterdi.
Şimdi Melih Gökçek hakkında "Aday olmasın" diye kampanyalar düzenleyenler "Acaba bunca yayına rağmen Erdoğan neden Gökçek'i aday gösterdi" konulu yorumlarla olaya ışık tutmaya çalışıyorlar.
Çok az kişi Gökçek'li AK Parti'nin Ankara'da seçimi yine kazanması şansının Erdoğan'ın kararında etkili olması ihtimalini gündeme getiriyor.
Buna benzer burun sokma durumları bizim meslek içinde de fazlasıyla var.
Örneğin
Sabah gazetesinin nasıl yönetilmesi ve ne doğrultuda yayın politikası izlemesi konusunda, Sabah dışındaki meslektaşlarımızın düşünce katkıları ve tavsiyeleri öylesine yoğun ki...
Hayat böyledir
Yayın hayatına Sabah'ı yok etmek amacıyla atılan gazetelerin akıldaneleri ise bu konuda en fazla çaba gösteriyor.
Oysa öncelikle kendi yayıncılıklarının doğurduğu onlarca milyon dolarlık zararın kime nasıl
fatura edildiğini irdeleseler, kesinlikle daha fazla katkı sağlarlar mesleğimize.
Ama hayat böyle bir şey neticede.
Herkese akıl, ahlak, siyaset ve hukuk dersi veren kesimden iki kişi karşılıklı konuşuyorlarmış.
Birincisi "Benim evde
yangın çıktı, sigortadan yüklü para aldım" demiş.
İkincisi de "Geçen ay benim evi su bastı, ben de sigortadan yüklü para aldım" diye
cevap vermiş.
Bunun üzerine birinci "Evi nasıl su bastırdın" diye sormuş.
İşte böyle bir şey...