Türkiye kayıp 90’lı yıllardan,
Demirel yıllarından sonra 2001
krizine kaçınılmaz olarak sürüklendi; kriz sonrası ise hem
ekonomik (
büyüme), hem siyasal olarak (
demokrasi, AB) olumlu, verimli seneler oldu.
2003-2007 arası yüksek büyüme oranları ve siyasal yapılanmada AB’ye uyum çerçevesinde başarılı bir dönem ama yapısal dönüşüm hala tamamlanmış değil.
İçinde bulunduğumuz 2008 senesi, 22 Temmuz
seçim sonuçları sonrası, her alanda bir atılım senesi olmak zorunda; geciken, ertelenen yapısal reformlar 2003-2007 arası başarının artılarını sıfırlayabilir.
Sürecin sağlıklı devamı için 2008 senesinde sekiz konunun öne çıkacağını düşünüyorum; bu sekiz konunun ikisi doğrudan ekonomik, altısı ise
siyaset ağırlıklı.
İşte benim 2008 için kafamdaki sekiz çözüm ve
hedef:
1- 2003-2007 arası ortalama
büyüme oranı yüzde 7’den büyük; 2008’de de, küresel durgunluğa rağmen, en azından yüzde altı buçuk bir büyüme oranını yakalamamız lazım. Büyüme yavaşlar ya da durursa, bugün geride bıraktığımızı zannettiğimiz sorunlar
teker teker sahneye geri dönerler, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
2- Büyümenin sürmesi için cari açığın sağlıklı finansmanı, bunun için de doğrudan
yabancı sermaye yatırımları şart; 2008’de hedef en azından 22 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye olmalı.
Bunlar ekonomik içerikli hedefler; gelelim altı siyasal çözüm ve hedefe.
3- Türban meselesi reşit üniversiteli kızlar için, saikleri ne olursa olsun, tepkisel, dini ya da siyasi, bir temel hak ve
özgürlük meselesi olduğu için mutlaka en kısa sürede çözümlenmeli.
4- TCK 301 meselesi bir
ifade özgürlüğü meselesi yani aynen
türban konusunda olduğu gibi, bir temel hak ve özgürlük sorunu olarak algılanmalı ve aleni
hakaret ve şiddete
çağrı dışında tüm ifade özgürlükleri
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10. maddesi ve içtihadı çevresinde çözüme kavuşturulmalıdır.
5-
Hrant Dink cinayeti mutlaka ama mutlaka 2008 içinde başta Dink ailesi olmak üzere herkesin
adalet ve vicdan hislerini tatmin edecek bir biçimde aydınlığa kavuşturulmalıdır; basına dahi yansıyan gelişmeler vicdan sahibi herkesi çıldırtmakta, devlete olan ama her geçen gün biraz daha azalan güveni yerle bbir etmektedir. Aydınlanamayacak bir
Dink cinayeti devletin kavramsal ve ahlaki olarak sonu demektir.
6- Türkiye’nin 1982 yapımlı askeri
Anayasa ile çağdaş dünyaya ayak uydurmasının olanaksızlığı akl-ı selim sahibi insanlar tarafından bilinmektedir; 2008 senesi mutlaka yeni, çağdaş, Kemalist/devletçi ilkelere değil liberal demokrasi ilkelerine dayalı bir Anayasanın yapılıp yürürlüğe girdiği sene olmalıdır.
7- Türkiye, adına ister
Kürt meselesi ister güneydoğu meselesi diyelim, bu acı sorunu çözebilme konjonktürüne bir kez daha yaklaşmış bulunmaktadır. Siyasal
iktidar bu olağanüstü şansı iyi kullanmalı ve böylece hem yöre halkı, hem tüm Türkiye hem de
Ortadoğu’nun bütünü için yaşamsal olan bu çözümü bir an önce, uluslararası dengeleri gözeterek gerçekleştirmelidir. Sorunun kalıcı çözümü için yurttaşlık anlayışımızın mutlaka anayasal yurtaşlık doğrultusunda dönüşümü şarttır.
8- Tüm bu ekonomik ve siyasal dönüşümlerin hem gerçekleşebilmesi hem de sürdürülebilir, kalıcı olması için AB müzakere sürecinin sağlıklı ve tam üyeliğe yönelik olarak sürmesi gerekmektedir.
Türkiye 2008 içinde bu sekiz hedef çözümü gerçekleştirebilirse bundan emin olun herkes ama en başta Türkiye’nin geleceği, çocuklar kazançlı çıkacaktır.