ABD’nin yeni Başkanı Obama, ortada herhangi bir vesile ve gerekçe olmadan, Cumhurbaşkanı Gül ile
Başbakan Erdoğan’ı arayarak toplam bir saatlik
telefon konuşmaları yaptı.
Başkan Obama’nın konuşmalarında verdiği ana
mesaj,
Türkiye’nin
bölge lideri olduğuydu. Bugüne kadar hiçbir ABD Başkanı ve AB lideri, bu gerçeği böyle açıkça ifade etmemişti. Rum,
Ermeni,
Yahudi lobilerinden çekinilir;
Mısır, Suudî
Arabistan, hattâ
İran’ın hesapları yapılırdı. Ancak Başkan Obama, görevine başlamasının üstünden henüz bir ay bile geçmeden, Türkiye ile gerçekçi ve dostane bir diyalogu başlatmıştır.
Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada ezcümle, “Başkan Obama, Türkiye-ABD ilişkilerine verdiği önemi vurgulamış, Türkiye’nin bölgesel konularda gösterdiği liderliği takdir ettiklerini ifade etmiştir” denilmektedir.
Obama, Başbakan Erdoğan’a da, “
Ortadoğu barış sürecinde şahsınızın liderliği hayatî önem taşıyor” demiş ve Türkiye’nin Ortadoğu,
Kafkasya ve
Afganistan’da üstlendiği liderliğe çok büyük önem verdiğini söylemiştir.
***
Yazımın başında ‘Ortada herhangi bir vesile ve gerekçe olmadan’ demiştim. Sureta öyle görünüyor ama Obama’nın bu telefonlarının perde arkasında, aslında bir değil birçok sebep vardır.
Obama’nın
başkanlık seçimini kazanmasının akabinde, Başbakan’ın dışişleri müşaviri Büyükelçi Prof. Dr.
Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki bir uzman
heyet ABD’yi ziyaret ederek, Vaşington’daki önemli bütün politik çevrelerle görüşmüş; Türkiye’yi, Türkiye’nin bölgesinde yüklendiği yeni rolü ve diplomatik ataklarını anlatmışlardı.
Obama, başkanlığa hazırlanırken ve başkan olduktan sonra açtığı birçok önemli dosyada hep Türkiye’yi gördü. BM
Güvenlik Konseyi, NATO, AB,
Kosova,
Bosna-
Hersek,
Makedonya ve
Balkanlar;
Rusya,
Gürcistan,
Azerbaycan,
Ermenistan ve Kafkaslar;
Irak, İran,
İsrail,
Filistin,
Kuzey Afrika ve Ortadoğu; Afganistan,
Pakistan, Orta
Asya ve Türk Dünyası; nihayet bütün İslâm Dünyası, kısaca dünyanın önemli bir kısmı Türkiye ile yakından ilgiliydi.
Üstelik Türkiye bu ilgisini daima barış istikâmetinde kullanıyor; Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar,
Orta Asya ve İslâm Dünyası’nda hem bir barış ve denge unsuru oluyor, hem de Batılı anlamda demokratik ve lâik bir
model teşkil ediyordu. Sadece son dönemde,
Lübnan Barışı,
Suriye-İsrail görüşmeleri, Kafkasya Platformu, Azerbaycan-Ermenistan müzakereleri, Pakistan-Afganistan yakınlaşması, Türkiye’nin bölgesinde barışa katkılarının müşahhas örnekleriydi.
Ayrıca, son olarak meydana gelen iki olay, Obama’nın telefonlarını etkiledi. Birincisi,
Davos’ta Başbakan Erdoğan’ın çıkışıydı. Bazılarının hâlâ istismar etmeye çalıştığı bu olay, Türkiye’ye zarar vermek bir yana, ABD’ye de Türkiye’nin önemini hatırlattı. Bir bakıma, ABD’deki İsrail Lobisi dışında kalan unsurlar,
Bush ve Neo-con ’ların kışkırtmasıyla meydana gelen bu saldırıdaki yanlışlığı, Türk Başbakanı’nın açıkça belirtmesine memnun oldular.
ABD üzerinde tesirli olan ikinci olay, Cumhurbaşkanı Gül’ün Rusya ziyareti olmuştur. Son derece sıcak bir şekilde gerçekleşen bu başarılı ziyaret, Türkiye’nin yarım asırlık stratejik müttefiki olan ABD’yi endişelendirmiştir.
***
AK Parti’nin, Erdoğan’ın miting meydanlarında kullandığı şu son seçim sloganını çok beğeniyorum: ‘Sen Türkiyesin, büyük düşün!...’
Türkiye, artık büyüklüğünün farkına varmıştır.