BUNDAN SONRASI ÇIKMAZ SOKAK

Medyada köşeleri işgal eden bazıları, 'Siyaset Bilimine Giriş' kitaplarında verilen temel bilgilerden bile mahrumlar.


Başbakan Tayyip Erdoğan'ın “Velev ki bir siyasi simge olarak türban taktığını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı suç kabul edebilir misiniz? Simgelere, sembollere, özgürlüklere yasak getirebilir misiniz?” demesiyle başlayan tartışmayı herhalde ibretle izliyorsunuzdur. Medyada köşeleri işgal eden bazıları, 'Siyaset Bilimine Giriş' kitaplarında verilen temel bilgilerden bile mahrumlar. Getirdikleri Nazizm ve Faşizm ile ilgili simge örneklerine bakar mısınız? Her iki ideoloji Almanya ve İtalya'da tarihsel bir döneme tekabül ediyor; dünyanın yaşadığı en kanlı savaşın sebebi olduğu için tarihin mahkûm ettiği bir döneme... O dönemle ilgili siyasal simgeleri hatırlamak bile istemeyen uluslar, simgelerin kullanılmasına da yasak getireceklerdi elbette. Faşistin kahverengi gömleği ile Nazi'nin svastikası (gamalı haçı) bu fasileden... Peki de başörtüsünün 'siyasal simge' olarak karşılığı ne? Böyle bir karşılık yok. Olmadığı içindir ki, bugüne kadar yapılan neredeyse bütün kamuoyu yoklamalarında Türk halkının bütününe yakını (yüzde 80) üniversitelerde başörtüsü yasağı uygulamasına karşı çıkıyor. Yüzde 80 açısından yasaklanacak bir 'siyasal simge' olarak görülmüyor başörtüsü... Tam tersine, Türkiye özelinde 'başörtüsü' Milli Mücadele'nin bütün safhalarında erkeklerin yanı başında yer almış kadınlarımızın da giysisidir ve üniversite eğitiminin son yılına kadar okutulan bütün tarih derslerinde 'Kara Fatma' ile başlayarak o kadınların kahramanlıkları anlatılır. Nazi ve Faşistlerin simgelerine karşılık Milli Mücadele'ye katılan kadınların simgesi sayılabilir 'başörtüsü'... Peki de, “Velev ki, siyasal simge olsun...” cümlesiyle kast edilen ne? Bu tarz girişlerle başlayan cümleler, Türkçede, en aşırı ihtimalleri göz önünde tutmayı gerektirmek için kurulur. Başörtüsü konusunda Başbakan Erdoğan'ın söylemek istediği, “Diyelim ki, başını örten genç kızlar içerisinde bunu siyasal simge olarak yapanlar olsun, onlar öyle yapıyor diye üniversitelerde başörtüsü yasaklanabilir mi?” cümlesiyle kast edilendir. Birkaç kişi için bütün bir kitleyi anayasal haktan mahkûm etmenin bir rasyoneli olmadığı ortada. Bıçak adam öldürmeye de yaradığı için kimsenin aklından bıçağı yasaklamak geçmiyor. Kaldı ki, 'siyasal simge', aşırı örnekler göz ardı edilecek olursa, mahzurlu sayılamaz. Siyasetin alanına giren simgeler o kişi hakkında fikir verir. Yakasında altı oklu rozetle dolaşan birini gördüğümüzde onun CHP'li veya CHP sempatizanı olduğunu düşünürüz; o siyasal simgeyi yasaklamak herhalde aklımızdan geçmez. Aksi halde seçim kampanyası bile yapılamaz olur ülkemizde. Bütün bu gevezelikleri bir tarafa bırakarak esas üzerinde yoğunlaşmamız gerekmiyor mu? Esas da şu: Türkiye yıllardan beri üniversitelerde başörtüsü yasağı uyguluyor; bu yasağın ülkeye maliyeti hayli yüksek. Başını örten, ancak örtüsüyle yüksek öğretime devam etmek istediği halde önü kesilmiş genç kızlar içerisinde ne cevherler olduğunu biliyor muyuz? Kürt sorununda ciddi adımlar atılan, 'Alevilik' gibi çetrefil bir konuda bile yeni yaklaşımların denendiği günümüzde, başörtüsü yasağını sürdürmenin bir anlamı bulunmuyor. Bu yasak kalkacak, ama nasıl? Anayasaya bir madde konularak mı yasağı kaldıracağız, yoksa aslında hukuki temeli bulunmayan keyfi yasağı uygulattıran kurum (YÖK) ile uygulayan rektörler bu yanlış tavırlarından vazgeçerek mi yasağın kendiliğinden kalkmasını sağlayacaklar? Konuya yasakçı zihniyetle yaklaşanlar, işi tadında bıraksınlar ve bu iki seçenekten hangisinin geçerli olmasını istediklerini bildirsinler. Yasakla buraya kadar geldik, ama bundan sonrası çıkmaz sokak...
<< Önceki Haber BUNDAN SONRASI ÇIKMAZ SOKAK Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER