Stratejik ve sosyal araştırmalar kuruluşu
Metropoll’un ‘Liderlerin imajı ve kurumlara güven’ konulu aralık ayı araştırma sonuçlarının minik özeti, bazı gazetelerde yayınlandı. 90 sayfalık kapsamlı araştırma raporundan yansıyan bölümler, daha çok partilerin oy durumu, lider sıralaması gibi popüler konulardı.
Raporu ayrıntılı olarak okuyunca, mevcut oy dağılımına ilişkin bölümün gazetelere yanlış aksettirildiğini fark ettim. Daha doğrusu, düz mantıkla yapılan haberler, gerçeği yansıtmıyordu.
Nasıl mı?
‘Bugün
seçim olsa hangi partiye oy verirdiniz?’ diye sorulduğunda, ankete katılanların yüzde 51.9’u ‘
AK Parti’, yüzde 10.5’i ‘MHP’, yüzde 10’u da ‘
CHP’ demiş. İlk bakışta; 22 Temmuz’da yüzde 47’ye yakın oy alan AK Parti’nin oylarını yaklaşık yüzde 4 arttırdığını, diğer iki partinin de oy kaybettiğini söylemek mümkün.
Ancak ankette gözden kaçan bir başka sonuç daha var.
Ankete katılanlara 22 Temmuz’da hangi partiye oy verdikleri sorulduğunda; yüzde 49.9’u ‘AK Parti’, yüzde 14.7’si ‘CHP-DSP ittifakı’, yüzde 8.9’u da ‘ MHP’’ye oy verdiği söylemiş.
Dolayısıyla, mevcut oy tercihinin, 22 Temmuz’daki tercihle karşılaştırılması gerekir. Bu durumda, sadece AK Parti değil MHP’nin de oylarını arttırdığını görürüz. Başka bir ifadeyle, 22 Temmuz’da yüzde 14.5 oy alan MHP’nin yüzde 8.9 oranında temsil edildiği bir ankette, yüzde 10.5’lik bir sonuç, ‘gerileme’ değil ‘artış’ olarak değerlendirilir.
CHP açısından ise durum değişmiyor. Ankete katılanların yüzde 14.7’sinin 22 Temmuz’da CHP-DSP ittifakına oy verdiği dikkate alınırsa, yüzde 10’luk sonuç, yaklaşık 4 puanlık bir
oy kaybı anlamına gelir.
Bu durumda MHP oylarındaki yaklaşık yüzde 1.5 puanlık artış ne anlama geliyor?
Araştırmayı yapan Prof. Dr.
Özer Sencar, bu soruya şu yanıtı verdi: ‘
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde izlenen
politika, MHP oylarını arttırdı.’
Yani,
Abdullah Gül, kendisine
Çankaya yolunu açan MHP’ye kazandırdı.
e-
muhtıra, AK Parti’ye
ne kadar yaradı?
Demokrat Parti Genel Başkanlığı’na hüzünlü bir şekilde
veda eden
Mehmet Ağar’ın kongredeki son konuşmasında, seçim yenilgisinin faturasını 27
Nisan geceyarısı
Genelkurmay’ın yayınladığı e-muhtıraya bağlamasının yankıları sürüyor.
Kusura bakmasın ama faturayı askere kesmenin akli hiçbir gerekçesi yoktur. Bu
bildiri,
siyaset alanına müdahaledir ama siyaset de çözüm yeridir. Bildiri karşısında dik duran hükümet gibi hareket edip cumhurbaşkanlığı seçimine katılsaydı, herhalde bu hüzünlü şarkıyı söylemesine gerek kalmayabilirdi.
Ancak, bildiriye kadar
demokrasi, temel hak ve özgürlükler konusunda pozitif mesajlar veren Ağar’ın, bildiriyle yoldan sapmasının kendisine ağır bir bedel olarak dönmesini fark etmesi de erdemli bir davranış sayılabilir. CHP gibi
halkı da suçlayabilirdi.
e-muhtıranın seçim sonuçlarını AK Parti lehine değiştirdiği konusunda herkes hemfikir ama oran konusunda rivayetler muhtelif.
Metropoll’ün patronu Prof. Dr. Özer Sencar, bildiri öncesi ve sonrası yaptığı araştırmaları yorumlarken şöyle dedi: ‘
27 Nisan gece yarısı bildirisinin AKP’nin oylarına etkisi yüzde 5.5’dir. 367 tartışması da yüzde 1.5 oranında etkilemiştir. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yaşanan bu olayların AKP oylarını toplam yüzde 7 oranında arttırdığı söylenebilir.’
Erdoğan,
Baykal ve Bahçeli deyince akla önce ne gelir?
Metropoll’ün anketinde satır arasında kalan ilginç bir soru var: ‘
Tayyip Erdoğan,
Deniz Baykal ve
Devlet Bahçeli hakkındaki izlenim ve kanaatlerinizi tek kelimeyle tanımlayacak olsanız hangi kelimeyi kullanırdınız?’
Ankete katılanların (1066) üç liderle ilgili tek kelimelik tanımları, raporda tek tek sıralanmış. Erdoğan ve Bahçeli için en fazla kullanılan kelime ‘dürüst’, Baykal için ise ‘başarısız’ olmuş.
Belki ilgililer için biraz daha ayrıntı vermekte fayda olabilir. Onun için ilk beşteki tanımlamaları belirtmek isterim.
Erdoğan: Dürüst (101), iyi (95), iyi biri (84), iyi bir lider (70), başarılı (47)
Baykal: Başarısız (64), dürüst (48), güvenilmez (45), iyi biri (43), iyi (36)
Bahçeli: Dürüst (86), iyi bir insan (73), iyi (68), milliyetçi (37), başarısız (33)
Liderlerin toplumda algılanma biçimlerini ortaya koyan bu sonuçlar, üzerinde titizlikle durulması gereken verileri içeriyor.
Tabii anlayana...
Çeteyle mücadele polisi zıplattı
Anket sonuçlarını tersten okumaya devam edersek, ilginç bir veriden daha söz edebiliriz. Kurumlara güven derecesinin tespit edildiği bölümde, en çok güven duyulan kurumların başında ordu geliyor.
Aslında bunda şaşılacak bir durum yok. Peygamber ocağı olarak görülen TSK, tüm eksikliklerine rağmen her ankette ilk sırada çıkıyor. Unutulmasın; Halk, ‘En çok orduya güveniyorum’ diyor ama siyaset alanına müdahale ettiğinde tersini yapıyor.
Yani, güvenin tek şartı, anayasal sınırları zorlamamak.
Aksi halde, ‘En çok orduya güveniyorum’ diyen halkın, 27 Nisan bildirisine kızarak AK Parti’nin yelkenlerini şişirmesini nasıl izah edebiliriz?
Burada üzerinde durmak istediğim asıl konu başka. En çok güven duyulan ikinci kurum, polis teşkilatı.
Biraz şaşırtıcı değil mi?
Araştırmayı yapan Prof. Dr. Özer Sencar’a bu durumu da sordum. Cevabı ilginçti: ‘İlk defa polis ikinci sırada çıktı. Daha önce polisin en iyi sıralaması beş veya altıydı.
Polisin son yıllarda özellikle çetelerle mücadeledeki başarısı bu sıralamayı polis lehine olumlu bir şekilde değiştirmiş gibi gözüküyor.’