Suikast, "nükleer silahların korunması", ABD'nin bu amaçla
Pakistan'a
askeri birlik göndermesi, Pakistan yönetiminin
kontrol altına alınması, ülkede olağanüstü istikrarsızlık öngörüleri ve buna yönelik "Anglo-
Amerikan tedbirler"i özetleyen, Butto suikastinin tetikçilerinin değil gerçek faillerinin bu denklem içinde aranması gerektiğine ilişkin bir yazıydı.
Her zamanki gibi, resmi söylemlerin arkasına sığınıp okuyucularını aydınlatan, gerçekle hiç ama hiç ilgisi olmayan bazı aklı evveller kehanette bulunduğumu sandılar. Ama öyle değildi.
Suikastin üzerinden iki hafta geçmedi,
New York Times ve daha bilinen bütün ABD yayın organları, dünya basının aynı konuyu tartışmaya başladı. Pakistan kamuoyu da tabi… Eminim Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ABD temaslarında da Pakistan önemli bir yer tutmuştur. Eminim, ABD Başkanı George Bush'un altı ülkeyi kapsayan
Ortadoğu turlarının bir bölümünde
İran üzerinden Pakistan konusu da önemli bir yer tutuyordur. Yine eminim, önümüzdeki haftalarda, aylarda Pakistan-İran'dan Lübnan'a kadar olan kuşakta çok önemli gelişmeler olacaktır…
Jim Lobe, dikkatle okuduğum yazarlardan biri. "Pakistanis see US as greatest threat" başlıklı son yazısında aynı şeyleri yazmış. "ABD Başkanı Bush'un Pakistan'ın
batısında silahlı İslamcı güçlere karşı örtülü operasyonlar yapmayı düşündüğünü, ancak son yapılan kamuoyu araştırmasına göre Pakistan halkının buna şiddetle karşı olduğunu" ifade ediyor.
Pakistanlıların sadece yüzde 5'nin ABD askerine olumlu baktığını, yüzde sekseninin ABD'yi "tehdit" olarak gördüğünü ortaya koyan anket, Taliban'a karşı operasyona karşı çıkanların büyük çoğunluğunun İslamcı olmadığını ortaya koyuyor. Yani Pakistan halkı, senaryonun farkında ve çok güçlü bir direnç göstermeye hazırlanıyor.
New York Times gazetesinde Pazartesi günü birinci sayfadan verilen bir bilgi var: "
Cuma günü Beyaz Saray'da bir toplantı yapılıyor. Başkan Yardımcısı Cheney,
Dışişleri Bakanı
Condoleezza Rice ve diğer yetkililerin katıldığı toplantıda Pervez Müşerref'in ve Pakistan'ın durumu masaya yatırılıyor. Tuhaftır bu toplantıda Müşerref ve Pakistan ordusunun, ABD özel birliklerinin ve CIA'nın Pakistan topraklarındaki operasyonlara izin vereceği" vurgulanıyor. Operasyonlar, Aşiretler bölgesi denilen
Kuzey Batı bölgelerinde yapılacak.
Dünya bunu,
terörle mücadele, İslamcılarla mücadele, Pakistan'ı istikrara kavuşma olarak okuyacak. Bense, Pakistan yönetiminin tam anlamıyla kontrol altına alınması, nükleer silahların denetimi olarak anlıyorum.
Bir yazıdan daha söz etmek istiyorum. Suikastlerin, istikrarsızlık senaryolarının arkasında kimlerin olabileceğine,
kaos üzerinden ne tür hesaplar yapıldığına, bir ülkenin büyük hesaplar uğruna nasıl felakete sürüklendiğine ilişkin dikkat
çekici bilgi ve tezlerin bulunduğu, "Anglo-American Ambitions behind the Assassination of Benazir Bhutto and the Destabilization of Pakistan" başlıklı yazıda, sadece bir suikast üzerinden bile ne tür senaryolar uygulanabildiği gözler önüne seriliyor.
Şimdi birkaç not aktaracağım. Önümüzdeki günlere ışık tutan, rahatımızı bozacak, ufukları iki gün öncesine ve iki gün sonrasına ulaşamayanların anlamakta zorluk çekeceği detaylar bunlar. Ama birbirine sıkı sıkı bağlı, bir bütünün unsurları olan, bu coğrafyaya ilişkin uğursuzlukların kaynaklarına işaret eden, ileriki günlerden haber veren detaylar.
ABD Başkanı bugün Ortadoğu turuna çıkıyor. Altı ülkeyi ziyaret edecek. "Ortadoğu Devlet Başkanı" görünüşte seçimler öncesi genel bir yumuşama, "barış" girişimi havasında. Böyle olmasını istiyoruz elbette. Ama olacak mı?
Ziyaret başlamadan
İsrail güneyindeki Gazze'ye saldırılara başlıyor. Kuzeyin'deki Lübnan'dan İsrail'e roketler fırlatılıyor. İsrail-
Hizbullah savaşından sonra ikinci
roket saldırısı… Bush'a "hoş geldin" merasiminin birer parçası bunlar. Yine ziyaret başlamadan
Basra Körfezi'nde İran botlarıyla ABD
savaş gemileri iki yüz metre birbirine yaklaşıyor, çatışma riski doğuyor.
Ziyaret başlamadan Basra Körfezi'nde ABD'ye ait iki tane F/A-18 savaş uçağı düşüyor. "Düşman saldırısı olmadığı" açıklanıyor. İran'ın füzeleri, Rusya'dan aldığı TOR-M1 ve S-300 füzelerine dikkat çekiliyor. Her şey o kadar kırılgan ki bu bölgede..
Aynı dönemde, Lübnan'da
kriz devam ediyor; Cumhurbaşkanı seçilemiyor. Taliban'ın Afganistan'da etkisi artıyor. Pakistan'daki gelişmeler "Büyük Ortadoğu Coğrafyası"nın her tarafını sarsmaya doğru ilerliyor. Ve daha bir çok şey…
Peki ABD'nin Pakistan'ı "istikrara kavuşturma stratejisi"nin esas hedefi neydi? Pakistan'ın İranlaşmasının önüne geçmek. Yani
Ordu içindeki İslamcıların ve Taliban'ın yönetimi kontrole almasına engel olmak. Gerekçe ne kadar tanıdık, ne kadar benzer, ne kadar inandırıcı! Önleyici saldırı doktrini,
Irak işgalinden sonra yeniden gündemimizde. Büyük bir
propaganda. Hem Pakistan'da hem de Basra Körfezi'nde aynı propaganda işlemeye başladı.
Son not:
Petrol fiyatları 2008 sonunda kaç dolar olacak? 200 dolar olacağını söyleyenler, hangi korkudan hareket ediyor? Pakistan işgale ve iç savaşa sürüklenirse,
Hazar/Ortadoğu hattındaki enerji projeleri ne olur? Kaç yıl ileriye ertelenir? İran-Basra Körfezi krizi başlarsa aynı şeyler olmaz mı? Hadi 200 dolar değil de 150 dolar diyelim! Bu artış hangi krize/krizlere bağlı olacak acaba? İran mı, Pakistan mı?
Görevde bulunduğu yedi yıl boyunca, barış, istikrar,
özgürlük ve demokrasiyi yok eden her türlü politikayı temsil eden, krizlerin, insanlık suçlarının, işgallerin, kabus senaryolarının mimarı bir ismin Ortadoğu turundan umut beklenir mi? Üstelik Pakistan gibi yeni bir krizi hazırlarken…