Batı ile ilişkilerin kategorik bir reddini öngörmemekti çıkış noktası. Erdoğan'ın taa başlangıçtaki
Amerika ve
Avrupa ziyaretleri de, muhtemelen, Amerika ve Avrupa'dan kategorik bir ret ile karşılaşmama amacını güdüyordu. Böyle bir zımni uzlaşma zemini de doğdu.
Batı, İslami zeminden gelen bu siyasi oluşum karşısında RP çizgisine gösterdiği tepkiyi vermedi, Ak Parti de, Batı dünyasına peşin ret tavrı sergilemedi. Hatta, bu süreçte, Ak Parti'nin Batı ile ılımlı ilişkileri, içeride meşruiyeti
tahkim etmek için taviz verildiği yorumlarına bile yol açtı.
Acaba öyle miydi?
* * *
1Mart tezkeresinin reddi
soğuk rüzgarlar estirdi. Çuval olayı fırtınaya dönüştürdü. Amerika'da "Ak Parti
Türkiye'yi nereye götürüyor, yoksa bunlar da eski yolun yolcusu mu?" tarzında yazılar yazıldı.
Kuzey Irak ABD'nin korumasındaydı, Avrupa,.
terör uzantılarına yataklık yapmaktaydı, acaba
PKK'nın
Kuzey Irak ikameti de bir Amerika desteği" nin göstergesi miydi?
Bu nasıl müttefiklik, stratejik ortaklıktı?
* * *
Bush - Erdoğan görüşmesi bir dönüm noktası oldu. ABD Başkanı "PKK ABD'nin düşmanı, Irak'ın düşmanı, Türkiye'nin düşmanı" dedi ve Türkiye'ye
sınır ötesi operasyonun kapıları açıldı.
Bu nasıl gerçekleşmişti?
Acaba bunun karşılığında Amerika'ya ne vermiştik?
Ben Aksiyon'daki haftalık yazımda "Türkiye'yi verdik, Amerika'yı aldık" gibi fantastik bir cümle kurdum.
Ne demekti bu?
Çarşamba akşamı, CNN Türk'te, Ak Parti hükümetinin dış
politika perspektiflerinin oluşumunda önemli katkısı bulunan Prof. Dr. Ahmet Davudoğlu konuktu. Olan biteni anlattı.
Davudoğlu'na göre, düne kadar Türkiye - Amerika ilişkileri, Türkiye'nin ABD'nin bu bölgedeki beklentilerini karşılayabilme hesabına göre biçimlenirdi. Bu dönemde Türkiye'nin bu coğrafyadaki merkezi,
ihmal edilmez rolü üzerine çalışıldı, bu örneklendi ve Bush - Erdoğan görüşmesine gelinceye kadar Amerika bunu gördü.
Davudoğlu, bunun için pek çok örnek verdi.
Irak'a komşu
ülkeler toplantısı, Lübnan'la ilişki, Filistin'le, İsrail'le ilişki, Irak'ın merkezi yönetimiyle ilişki, Irak'ın içindeki gruplarla ilişki, Sünnilerin seçimlere katılması için ikna, İran'la ilişkiler, Afganistan'da üstlenilen rol,
Suriye ile ilişkiler, Doğu - Batı, Kuzey -
Güney arasındaki enerji hatlarının Türkiye'de kesişmesi, Asya'daki akraba Cumhuriyetlerle ilişki,
Afrika ile derinleşen ilişkiler,
Azerbaycan ve
Gürcistan ile ilişkiler... Ve günün en sıcak konusu olarak Pakistan'la ilişkiler... (Gül oradan yeni dönmüş olarak ABD'ye uçuyor)
Bu ilişki ağını Amerika gerçekleştirebiliyor muydu?
Ya da bölgede herhangi bir ülke?
Bu, Türkiye'nin, Türkiye'de de Ak Parti iktidarının performansı idi.
Bush'un önüne "PKK mı Türkiye mi? Kuzey Irak mı Türkiye mi?" gibi bir soru konulduğunda Amerika'nın kaçınılmaz ve rasyonel tercihi Türkiye olacaktı. Davudoğlu'na göre "Türkiye ölçek yükseltmişti" ve "Artık Yunanistan'la dengelendiği için anlamlı bulunan, şimdi de Yunanistan'dan çok daha
küçük ölçekte olmak üzere Kuzey Irak'la dengelenen bir ülke olmanın çok ötesindeydi."
Onun için Davudoğlu'na göre Amerika'ya özel bir şey vermek gerekmiyordu. Türkiye'nin ağırlığı bu sonucu almak için yeterliydi. Bun Aksiyon'da bunu "Türkiye'yi verdik, Amerika'yı aldık" diye ifadelendirmiştim. Davudoğlu, Avrupa ile ilişkilerdeki aksamayı ise, Amerika'da idrak edilen bu gerçeğin henüz Avrupa'da algılanmamış olmasına bağlamaktaydı, ki haklıydı.
Şu an Türkiye - Amerika ilişkileri, "süper güçlerle ilişki, ayı ile yatağa girmeye benzer" tarzından daha farklı formattadır.
Ak Parti kadrolarının Refah'lı zamanlardan kalma siyasi genlerinde aslında bu
dış politika damarı vardır. Bunu hayata geçirmek önemli idi. Bunun için de hassas bir diplomasi işçiliğine ihtiyaç vardı. Gül (
Dışişleri Bakanı) - Erdoğan (
Başbakan) - Gül (Cumhurbaşkanı) -
Babacan (
Dışişleri Bakanı) uygulamasında, Davudoğlu ve Dışişleri Bürokrasisi mutfak işçiliğinde, Askeri Cenahın uyum ve askeri dirayet görüntüsü içinde bu gerçekleşmiştir.
Cumhurbaşkanı Gül, yarından sonra, böyle bir ilişkiye bir ilmek daha atmak üzere Amerika gezisine çıkacaktır.
Türkiye tırmanıştadır.
ABD Başkanı ile karşı karşıya ayak ayak üstüne atmış halde konuşmak güzeldir.
FARKLI, ÇOK FARKLI
Bugün, gerçekten kutlanmaya değer bir hamle yaptı. Bugüne kadar gazeteler farklı promosyonlar verdi ama Bugün'ün hamlesinin çapı çok farklı. Bu bir eğitim hamlesi. Bu, gençlere yeni ufuk sunan bir hamle. Bu, dil öğreniminde sınırları zorlayan bir hamle. Bir yandan 333 kişiye yılın piyangosu vuracak, bir yandan kampanyaya katılan herkese, adeta bir dil okulunun imkanları sunulacak. Bu, gerçekten büyük bir organizasyon. 59 kuponla yollar açılıyor. Bu imkandan yararlananları da şimdiden kutluyorum.