politikacı bir aileden geliyordu ve politikada ayakta kalma güdüleri hayli güçlüydü.
Genelkurmay Başkanı şapkasını çıkartmayı kabul eden Pervez Müşerref'in cumhurbaşkanlığını tanıması karşılığı yeniden başbakan olması yolu açılarak dönmüştü
Pakistan'a. Ülkesine ayak bastığı gün sahneye konulan suikastta da hayatını kaybedebilirdi, bazısı yakın dostu 130 kişinin kaybettiği gibi... Ölümünü isteyenler üçüncü denemede istedikleri sonuca ulaştılar...
Peki de, kim
Benazir Butto'nun ölümünü istemiş olabilir?
Akla gelen ilk
senaryo dün neredeyse bütün gazetelerin manşetindeydi:
Radikal İslâmcılar...
Pakistan, Afganistan'a komşu olmanın her türlü sıkıntısını çekiyor. Topraklarını ABD askerlerine açık tutması gerekiyor Pervez Müşerref'in, bunun siyasî sonuçlarını da üstlenmek zorunda kalıyor. Ülkede yükselen ABD-aleyhtarlığı 'radikal İslâmcı' görüntüleri zihinlere kazıyor. Oysa, Pakistan'da da en güçlü İslâmcı gruplar çözümü her zaman siyasette ve demokraside aramış ve bulmuş olanlar; her toplumda olduğu gibi Pakistan'da da 'aşırı' veya 'radikal' sıfatlarını hak edenler marjinallerden ibaret...
Başına buyruk ve kaostan medet uman marjinal bir grubun işi değilse Butto suikastı, ülkedeki demokrasiyi benimsemiş yerleşik İslâmcı muhalefete mal edilmesiyle ayrıca 'siyasi bir sonuç' daha alınmak isteniyor olabilir.
Suikastla hiçbir ilgisi bulunmadığı halde cinayetle suçlanan siyasi gruplar bu suikastın öteki kurbanları olacaklardır.
Suikastın planlayıcılarını gerçekten bulmak isteyenlerin tabloya çok daha geniş bir açıdan bakmaları gerekiyor.
Benazir Butto'nun Pakistan'a yeniden dönmesi hayli zaman almış kapsamlı çabaların ürünüydü. 'Müşerref sonrası' dönemin şartlarını bugünden hazırlamak isteyenler, birkaç aşamalı bir planla bunu sağlamayı öngörüyorlardı: İlk aşama, Müşerref'in asker şapkasını çıkarmasıyla gerçekleşti. İkinci aşama, Butto'nun ülkesine dönüp partisinin başında girdiği seçimden başarıyla çıkarak başbakanlığı üstlenmesiyle bitecekti. Üçüncü aşamada Perviz'in sahneden çekilmesi söz konusu olacaktı.
Daha ikinci aşamada plan bozulmuş oldu.
Başka ülkelerde de suikastlarla siyasi sonuçlar alınır, ancak Pakistan'da siyasî suikast neredeyse tek yönteme dönüştü. Benazir Butto'nun babasının partisinin (PPP) başına geçmek üzere ülkesine döndüğü ilk dönem (1986), başbakan olmasını sağlayacak bir siyasî suikastla sonlanmıştı. Darbeyle işbaşına gelmiş ve Benazir'in babasını idam etmiş Gen.
Ziya-ül Hak bir
uçak kazasında hayatını kaybetti. Suikasta uğramaktan çekiniyordu Gen. Ziya, ABD Büyükelçisinin de aynı uçakta
seyahat ediyor olması rahatlatıcı bir sebep olarak görünmüş olmalı; kazada ikisi de öldü. Benazir Butto o gelişmeyle açılan sürecin sonucu olarak başbakanlığa geldi.
Benazir Butto siyasi anılarını topladığı kitabına 'Daughter of The East' (Doğu'nun Kızı) adını vermişti; memleketlisi Tariq Ali, Butto'nun siyasi hayat çizgisini değerlendiren yazısına 'Daughter of the West' (Batı'nın Kızı) başlığını uygun görmüş. Eğitimini Batı'da almış ve Batılı zevklere sahip olsa da, Benazir Butto Doğulu'ydu, hiç değilse Doğu'dandı, ama Batı'nın da gözdesiydi.
Hayatına kast eden iki suikasttan sıyrık almadan kurtulması, ona da planın saat gibi işlediğini düşündürmüş olmalı.
Suikast Pakistan'ı zor bir döneme soktu. İslâm Dünyası'nın tek nükleer gücü olduğunu unutmayalım Pakistan'ın; bu da ülkeye dünya sisteminin bir başka türlü ihtimam göstermesini gerektiriyor. Butto'nun da içinde yer aldığı demokrasiye yumuşak geçişi öngören plan suikastla rafa kalkmış oldu; bundan sonra daha sert
yönetim yanlılarının sesleri yüksek çıkacak, Perviz Müşerref'i mumla aratabilecek güçlü yönetim formülleri üzerinde durulacaktır.
Türkiye'yi de etkileyebilecek bir gelişmedir Benazir Butto suikastı...