Lizbon BAŞBAKAN’ın uçağındaki çalışma masasında 6 kitap duruyor.
Hepsi kırmızı ciltli,
Arapça,
İngilizce ve
Türkçe dillerinde.
Kapaktan
Harem-i Şerif’teki
İsrail kazısı hakkında Türk heyetinin yerinde inceleme raporunu tanıyoruz.
Tayyip Erdoğan, uçağına davet ettiği 6 gazeteciye bu kitapları dağıtırken gerekçesini açık dille aktarıyor:
- İsrail hafriyat ihtilafında yine "
Türkiye bizden yana" tarzı açıklamalar yapıyor. Oysa tam tersi.
Ehud Olmert ile
Londra’daki görüşmemizde anlattım. Şimon
Peres’in Türkiye ziyaretinde bu raporu kendisine elden verdim. İsrail’in çarpıtmaması lazım.
Söz
Ortadoğu’dan açılınca
Sabah Yazarı
Erdal Şafak soruyor:
- Yabancı medyaya göre
Golan tepeleri için gelinen uzlaşma noktasında Türkiye’nin payı büyük. Neden iç kamuoyundan gizleniyor?
Erdal Şafak,
yabancı haberlere işaretle İsrail ve
Suriye arasında arabuluculuktan söz ediyor.
Başbakan bu hassas rolü üstlenecek mi diye merakla bekliyoruz. Erdoğan sanki soruyu teyit eden bir tonda yakınıyor:
-
Ahmed Davudoğlu Hoca da aynısını söyledi. Ama ne yapalım ki? Biz yaptığımızı anlatıyoruz. Balık bilmezse Halik bilir.
* * *
Başbakan’ın Ortadoğu ile ilişkileri ilk elden takip ettiği her halinden belli.
Örneğin,
Hariri Ailesi’nin
Telekom hissesi
satış niyet ve sürecinde ayrıntıya girebiliyor. "
Saad Hariri satacakmış" dediğimizde "Sadun Hariri" diye düzeltiyor. Satılacak hisse oranının yüzde 30-40 düzeyinde olduğunu tahmin ediyor. Muhtemel alıcının ismini Saudi Oger diye veriyor.
Peki bu pazarlık Suudi Kralı’nın son
Ankara gezisinde de gündeme geldi mi?
İşte o sorunun yanıtını alamıyoruz!
* * *
Dışişleri Bakanlığı yaklaşık bir aydır yeni
kararname bekliyor.
Atina dahil bazı önemli merkezler boş, kimi yerlerde
görev süresi çok uzadı.
Başbakan, Lizbon yolunda müjdeyi veriyor:
- İsimlerde mutabakat sağlandı. İlgili ülkelerden agreman bekleniyor.
* * *
Fırsatını bulunca 11 ay önce yine bir
Afrika Zirvesi’nden dönüş yolunu hatırlatıyorum.
Etiyopya semalarında Afrikalı liderleri haziran ayında Türkiye’ye davet ettiğini açıklayınca, "O tarihte Başbakan veya Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, hangi sıfatla çağırdınız?" diye ağzını yoklamıştım. Tabii ki tuzağa düşmemişti.
11 ay sonra bu diyaloğu tekrarlayarak, "O tarihte kararınızı vermiş miydiniz?" diyorum. Kahkahayı basıyor, "Benim kararım baştan belliydi" yanıtını veriyor.
Ardından sanırım
tanık göstermek ihtiyacını duyuyor, eliyle karşısında oturanı işaret ediyor: "Bu biliyordu kararımı. Ama hanım bilmiyordu."
Başbakan’ın karşısında sessizce oturan kişi
Akif Beki’ydi.
Keşke Akif Beki’nin ne bildiğini o zaman bilebilseydik.
Af değil ama fırsat
ÖNCE Başbakan "Silah bırakmaktan" söz etti, ardından
Dışişleri Bakanı Ali
Babacan, "Bütçeden sonra şaşıracağınız şeyler olacak" dedi.
Hürriyet’in ucunu yakaladığı ve izini ısrarla sürdüğü haberin adı sonunda dün konuldu.
Tayyip Erdoğan,
PKK’yı dağdan indirme
yasası hazırlığını açıkladı.
Umarım bu yasa da Eve Dönüş gibi dağdaki sözde lider kadronun kaderini tartışarak heba edilmez.
Çünkü yaklaşan bir af değil fırsat yasasıdır.
Hem de son fırsat!