Ergenekon Operasyonu’nda gözaltına alınan ‘Arnavut Sami’ lakaplı
Sami Hoştan’ın daha ziyade uyuşturucu bağlantılı epeyce kabarık bir suç dosyası var...
Sami Hoştan, Ergenekon Davası’nda savunmasını daha önce yapmış ve çapraz
sorgudan da geçmişti... Savunması ve çapraz sorgusunda
Susurluk Kazası’nın olduğu geceyi anlatmış ancak Çatlı’nın kayıp çantasından hiç bahsetmemişti.
Önceki gün birden açılıverdi...
* * *
Ergenekon Davası’nın Pazartesi günkü oturumunda
Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bolluk savunmasını yaparken:
‘Susurluk’u biz ortaya çıkardık. Çatlı’nın çantasındaki belgeler de bizim yazdıklarımızla örtüşüyordu’ iddiası üzerine çapraz sorgu sırasında söz alan
tutuklu sanık Sami Hoştan...
Susurluk’ta kaybolan
Abdullah Çatlı’ya ait çantanın kendisinde olduğunu ve içinden hiçbir belgenin çıkmadığını öne sürdü. Hoştan, çantayı Ergenekon Davası’nda karar çıktığı gün mahkemeye teslim edeceğini söyledi.
Çantanın içinde sadece Çatlı’nın kızı Sevcan’ın kolyesi ile 26 bin mark olduğunu anlatan Hoştan: ‘İçindekileri
ailesine teslim ettim. ‘Çanta bende kalabilir mi?’ diye izin istedim. Şu an çanta bende.
‘Susurluk’u biz yazmıştık’ diyor Serhan Bolluk. Ancak olay yerine ilk giden benim.
Arkadaki
araç içerisinde bulunan eşyaları alıp Melahat Hanım’a (Meral Çatlı) da veren benim’ deyiverdi...
* * *
Sami Hoştan’ın iddialarını Çatlı ailesi anında yalanladı.
Çatlı’nın eşi Meral Çatlı açıklama yapmazken; aile bireyleri, Sami Hoştan’ın bahsettiği çantayı hiç görmediklerini, ancak çantanın kendisinde olduğunu bildiklerini ifade ettiler.
Belli ki, Sami Hoştan
Star’ın ima ettiği gibi
mesaj veriyordu...
Ama kime?
* * *
Dün sabah, bu sorunun cevabını bulmak için Susurluk Komisyon Raporu’nda uzunca bir süre dolaştım...
Sami Hoştan adını Ömer Lütfü
Topal cinayetinin yanında buldum...
Hikayeyi size de anlatayım...
25.8.1996 günü
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliğine Ömer Lütfi Topal cinayeti ile ilgili bir ihbar gelir...
Bu cinayeti Özel Harekát Şube Müdürlüğünde görevli polis memurları Ayhan ÇARKIN, Ercan ERSOY,
Oğuz YORULMAZ,
Ataköy Galeria’da Natural
ayakkabı mağazası sahibi Sami HOŞTAN, Sheraton Oteli gazinosu sahibi Ali Fevzi BİR adlı şahısların gerçekleştirdiğini bildiren isimsiz bir
telefon ihbarıdır bu...
Adı geçenler
İstanbul Emniyet Müdürlüğünce 27.8.1996 tarihinde gözlem altına alınırlar...
Ve bir gün sonra da...
Emniyet Genel Müdürlüğünden gelen ‘ekibe’ saat 23.00’da teslim edilirler.
Ne var ki adı geçen bu zanlılar öldürme olayının meydana geldiği tarihte, bulundukları yerleri mekán tanıkları ile delillendirme yoluna giderek...
Ve kendilerinin de beyanları alındıktan sonra
Cumhuriyet Başsavcılıklarına intikal ettirilmeden salıverilirler...
* * *
Gene...
Susurluk Komisyon Raporu,
Tarık Ümit’in
kaçırılma olayı da dáhil, Sami Hoştan’ın Abdullah Çatlı’nın birçok eyleminde onun yanında yer aldığını vurgulamakta...
Geçmişin bu bilgileri gözden geçirildiğinde, anlaşılan o ki, Hoştan, Abdullah Çatlı’yı himaye edenlere mesaj yollamakta...
Ama unutulmaması gereken şey ise aynı zamanda Ömer Lütfi Topal cinayetini şahıslandırarak
emniyete bildiren meçhul telefon sahibi gibi kişilerin de varlığı...
* * *
Zaten Ergenekon süreci de Abdullah Çatlı’yı himaye edenlerle cinayetlerin peşini bırakmayanlar arasında seyrediyor.
Cinayetlerin peşini bırakmayanların devlet içindeki ağırlığı artmasa, Ergenekon Davası da olamazdı.
Bu nedenle...
Eski alışkanlıklarla ‘iyi saatte olsunlar’a mesaj yollamak yerine...
Olup bitenin gerçek içyüzünü anlatmak çok daha evla gözüküyor...
Çünkü
Türkiye’de bile
papaz her zaman
pilav yemiyor...